22 Haziran 2020 Pazartesi

Osmanlı Sefere Çıktığında Ordu Neyle Besleniyordu?



Görüntünün olası içeriği: 5 kişi


Fotoğraf açıklaması yok.

Osmanlı Sefere Çıktığında Ordu Neyle Besleniyordu?

Binlerce kişilik Osmanlı ordusu seferlerde nasıl besleniyordu? Hem de 100.000, 150.000, 200.000 kişilik ordular mevzubahis ise?
Öncelikle Osmanlı, ordusunu en iyi besleyen devletlerden biriydi. Cihangir padişahlar devri kapandığında bile ordunun lojistiği çok iyi durumdaydı.
Osmanlılar, her türlü şarta hazır olmak için gerekli olandan çok daha fazla gıdayı hazır bulundururdu. Fakat yanında hepsini götürmezdi. Yani her şeyi istanbul’dan taşımaya başlamazdı. Güzergah üzerindeki belli ambarlarda yiyecekler depolanırdı. Ayrıca geniş bir orducu esnafı vardı. Bunlar sefer boyunca orduyla hareket eder, gerekli ürünleri orduya satardı.
Osmanlı seferde iken konakladıkları kazalarda, şehir merkezlerinde de gıda satın alıyor. Nasıl derseniz, orada önceden ayarlanmış mübayaalar (satın alma) ile. Yani Osmanlının geleceğini duyan şehir halkı pazarlarını önceden kuruyor ve hem osmanlı faydalanıyor hem de oranın halkı.
Aynı zamanda bizim cevval akıncılarımız konakladıkları yerlerde ava çıkar, sülün, keklik, balık, geyik gibi avlar ile de gıda ihtiyacını karşılardı.
Konaklama yeri olarak, sulak ve otlak yerler tercih edilirdi. Bir su kenarı bulunamamışsa, kuyular açılarak su ihtiyacı giderilirdi. Ordunun su gereksinimini sakalar karşılardı. Sakabaşı yönetimindeki sakalar, deri kırbalarla atlar üzerinde su taşırlardı. Ordu için kurulan on binlerce çadır büyük bir şehir görüntüsü arz ederdi. Hangi çadırın hangisinin yanında yer alacağı, belli kurallara bağlanmıştı.

On binlerce kişinin tuvalet ihtiyacının karşılanması da önemli konulardandı. Bu konuda meydana gelecek bir aksama, ordu içerisinde çeşitli bulaşıcı hastalıkların yayılmasına neden olabilirdi çünkü. Bir diğer ihtiyaç da yol boyunca yıkanma meselesi idi. Bu iki ihtiyaç için hamam ve hela çadırları vardı.

Ayrıca, ibadet için mescit çadırı, hasta ve yaralılar için hastane çadırı, yiyecekler için mutfak çadırları ve devlet arşivi için defterhane çadırları kurulurdu. Mescit çadırlarında hem namaz kılınır, hem de dini görevliler tarafından vaaz verilirdi. Padişah ve devlet ileri gelenlerinin çadırları ise birer saray gibi büyük ve muhteşem olurdu.
Peki bu askerlerin temel besinleri nelerdi?
Öncelikle peksimet, ekmek, kurutulmuş et, çorba, haşlanmış et ve bazen de pilavdı.
Peki bu koca orduda herkes aynı şeyi mi yiyordu? Tabii ki hiyerarşi burada da devreye giriyordu.
Eyaletlerden gelen tımarlı sipahiler sığır eti yerken, daha itibarlı kapıkulu askerleri daha lezzetli ve daha pahalı olan koyun etine layıktı. Yönetici elite dahil olanlar da hoşaf, kümes hayvanları, sebze ve börek bile yiyorlardı.
Peki devletlümüz ne yer, ne içerlerdi?
Aslında padişah, saray mutfağını da yanında taşırdı. Çünkü padişahın ve vezirlerin mutfağı için seferde her biri kendi alanında uzman yahnici, çorbacı, tatlıcı, kebapçı aşçılar da vardı.
Ekmek çabuk küflendiği için seferden aylar önce güzergâhtaki çeşitli noktalara fırınlar yapılırdı. Un ve odun da bu fırınların yanında saklanırdı.
Peksimet çok uzun süre bayatlamadığı için savaş ve kıtlık zamanının yiyeceği diyebiliriz. Osmanlı ordusu için o kadar önemli ki bu peksimet, tamamen bu yiyeceği üreten ana tedarik noktaları var. 1768′de Osmanlı ordusu ana tedarik merkezlerinden birisi olan isakçı’dan 22,4 ton peksimet talep ediyor mesela.
Bu arada askerin moralini arttırmak için de sık sık kurban kesiliyor.
4.Murat’ın Bağdat seferi, gitmesi ve dönmesiyle 21 ay sürüyor ve ordunun daimi askerleri bu sürede tam olarak 217.279 koyun ve 14 bin ton tahıl tüketiyor.
1683 viyana seferinde ise ordunun günlük et tüketimi 16 ton. Ekmek tüketimi ise 60 bin somun.
Bir de bu et ihtiyacını karşılamak için bir o kadar hayvan ordunun önünden yürüyor, belirli noktalarda da kasaplar ve çobanlar hayvanları kesip ordunun o günlük ihtiyacını karşılıyorlardı. Bu hayvanların beslenmesi için de yulaf, arpa ve mısır gerekiyordu. Bağdat seferi sırasında hayvanlara ayrılan arpa 40 bin tondu. 90 bin asker ve 40 bin at için yaklaşık 11 bin araba yükü yiyecek ve yem gerekiyordu.
19-22 yaşlarında sağlıklı erkeklerin günlük kalori ihtiyacı normal şartlar altında 2900 kalori. bedensel faaliyetlerinden yüksel olduğu savaş gibi durumlarda ise 4000 kalori alması gereken Osmanlı askerleri, devrinde bu ihtiyacı en iyi şekilde karşılanan şanslı ordulardandı. Hatta yeniçeriler sefer öncesi ek ödenek alır ve savaşa en iyi şekilde hazırlanmaları sağlanırdı.
Savaşlarda beslenmenin önemini bir örneklersek: 1711 Prut seferi. Osmanlı askerleri çar büyük Petro’nun ordularını öyle bir kuşatmıştı ki hücuma gerek kalmadan su ve yemek yokluğundan çar büyük Petro’nun askerlerinin teslim olmaları kaçınılmaz hale gelmişti. Ve daha savaş başlamadan açlık ve hastalık sebebiyle 5 bin kayıp vermişlerdi.
Osmanlı, savaşı sadece meydanlarda görmemiş, bütün ayrıntıları önceden ince ince düşünmüştü. Fakat sonra ne oldu ?
Sorunlar ve suistimaller hep vardı lakin sistem bir şekilde işliyordu. Fakat bu sistem 18. yüzyıl ortalarında tamamen çöktü. Tahıl tedariklerini istifleyip fiyatların artmasını beklemek, devlete bozuk mal satmak gibi davranışlar baş göstermişti. Cepheye samanla karışık arpa, kumla karışık buğday taşınıyordu. Ve diğer tüm sorunlar gibi bu sorun da etkisini her alanda gösterdi…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder