29 Kasım 2019 Cuma

Fosil Hayvanlar Hangi Renkti?


Derinlemesine fosil analizi, renklerin gerçek işlevlerini anlamamıza yardımcı olabilir. C: Aline Dassel

Fosil Hayvanlar Hangi Renkti?

Bilim insanları, fosil renk canlandırma yöntemlerini test ederek, mevcut yöntemlere katkı sağlayan ve onları geliştiren yeni bir çalışma sistemi öne sürdü.

Hong Kong Üniversitesi Paleontoloji Bölümü’nden Dr. Michael Pittman, doktora öğrencisi Arindam Roy ile mevcut yöntemlere katkı sağlayan ve onları geliştiren yeni bir çalışma öne sürmek için fosil renkleri canlandırma yöntemlerini test eden uluslararası bir çalışma yürüttü.
Dr Pittman, “Dinozorların ve diğer soyu tükenmiş hayvanların renkleri ve desenleri, insanların ilgisini çok çeker çünkü bu özellikler, o hayvanlar hakkında çok fazla şey söyleyebilir, mesela bir zebrayı veya tavus kuşunu hayal edin. Fosil ve modern hayvanların renkleri hakkında bildiğimiz her şeyi test ettik ve bu bilgiyi gelecekte fosil renkleri canlandırırken bir sistem kurabilmek için kullandık.” diyor.
Renkler ve desenler, hayvanların yaşamını, ekolojilerini, fizyolojilerini ve davranışlarını anlamak için çok önemli. Bu renkler, ışık pigmentlerle ve hayvan dokusuyla etkileşime girdiğinde oluşur. Doğal yollarla oluşan bu yaygın hayvan pigmentleri arasında melanin, karotenoid, porfirin pterinler, flavinler ve psittakolvinler bulunur ve bu pigmentler siyahtan tutun griye, sarıya, turuncuya ve yeşile kadar değişen birçok renk üretir. 
Kuşların kökenini anlamamızda aracı olan tüylü dinozor fosilleri, gözlerimizde ve saçlarımızda da bulunan, melanin renk pigmentini içeren ilk hayvan fosilleriydi. Son on yılda, kuşlar, kuşlar haricindeki uçmayan dinozorlar ve memeliler dâhil olmak üzere 30’dan fazla fosil hayvandaki renk desenleri yeniden canlandırıldı ve daha önce yapılamayan çevresel ve davranışsal hipotezleri test edebilmek için eşsiz bir fırsat doğdu.
Çin’de bulunan iki fosil, pterozor olarak bilinen uçan sürüngenlerin tüylere sahip olduğunu gösterdi. C: Zixiao Yang
Ne yazık ki, fosil kayıtlarındaki diğer pigmentler hakkındaki bilgilerimiz oldukça kısıtlı çünkü melanin içermeyen pigmentlerin fosilleşmesi daha zor. Bu eksik bilgi nedeniyle ve standart bir çalışma yaklaşımının olmayışıyla, fosil hayvanlardaki rengin canlandırılmasında zorluk yaşanıyor.
Amerikan Doğa Tarihi Müzesi’nde çalışan yardımcı yazar Dr. Evan Saitta, “Günümüzde, paleontoloji alanında, çok disiplinli yöntemlerin altın çağını yaşıyoruz. Bu, mevcut yöntemleri sadece eleştirel olarak değerlendirmekle kalmayıp, aynı zamanda sadece melanini değil, tüm omurgalı pigment sistemlerini kapsayan güvenilir ve tekrarlanabilir bir çerçeve sunan ilk kapsamlı çalışma.” diyor. 
Michael Pittman, Arindam Roy ve uluslararası çalışma ekibi tarafından ortaya konulan bu yeni palaeo-renk canlandırması dört ana etaptan oluşuyor:
(1) Alınan numunedeki bilinen veya şüphelenilen korunmuş renkler ve desenler saptanır;
(2) Elektron mikroskobu kullanarak pigment taşıyan mikro yapılar aranır, örneğin siyah, gri ve kahverengi gibi melanin bazlı renkleri tanımlamak için mikro yapı analizi yapılabilir;
(3) Melanin bazlı renkler hala belirlenememişse, diğer pigmentlerin biyo-işaretçilerini belirleyebilmek için ileri teknoloji kimyasal analiz teknikleri kullanılır;
(4) Hayvan fizyolojisi, ekolojisi ve davranışlarıyla ile ilgili temel hipotezleri belirleyebilmek için canlandırılmış renkleri ve desenler kullanılır. Bu yeni sistem sayesinde, farklı pigmentlerin kimyasal izleri, fosillerde görülen büyük ve küçük ölçekli anatomik ayrıntılar ve farklı pigmentlerin fosilleşme potansiyelleri birleştirerek geçmişte karşılaşılan zorlukların üstesinden geliniyor.
Bu sistem, doğal yollarla renk üreten mekanizmaların evrimi hakkında bizlere arka plan bilgisi sağlıyor, ayrıca gelecekteki dinozor olmayan sürüngenler ve memeliler de dahil olmak üzere fosil hayvanların renklerinin canlandırılması girişimlerini de teşvik etmesi bekleniyor. 

Science Daily. 24 Eylül 2019.
Makale: Roy, A., Pittman, M., Saitta, E. T., Kaye, T. G., & Xu, X. (2019). Recent advances in amniote palaeocolour reconstruction and a framework for future research. Biological Reviews.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder