29 Ocak 2020 Çarşamba

Sibirya Neandertalleri Binlerce Kilometrelik Yolculuk Yapmış



Güney Sibirya’daki Altay dağlarında bulunan Chagyrskaya Mağarası. C: IAET

Sibirya Neandertalleri Binlerce Kilometrelik Yolculuk Yapmış

Neandertaller, Sibirya’daki Altay Dağları’na ulaşmak için 3.000 km’den fazla kıtalar arası bir yürüyüş yapmış.
Neandertaller en yakın evrimsel kuzenlerimizdi ve yaklaşık 40.000 yıl öncesine kadar Batı Avrupa’da hayatta kaldılar. Mirasları bugün Avrupa veya Asya kökenli tüm insanların DNA’sında yaşıyor.
Neandertal fosilleri ilk olarak 2007 yılında Altay Dağları’ndan rapor edildi. Dağın eteklerinde yer alan Chagyrskaya Mağarası’nda, bölgedeki diğer yerlerden daha fazla olarak 74 Neandertal fosili ve Neandertaller tarafından yapılmış yaklaşık 90.000 taş alet ve çok sayıda kemik alet ortaya çıkarıldı.
Şimdi ise araştırmacılar, bu Sibirya Neandertallerinin tarihi hakkında yeni ipuçları bulmak için sitenin ayrıntılı incelemelerini yaptılar.
Yaklaşık 54.000 yıl önce Chagyrskaya Mağarası’ndaki Neandertaller tarafından et bıçağı olarak kullanılan Mikoquian taş aleti. C: Alexander Fedorchenko
3.5 metre kalınlığındaki mağara dolguları ilk olarak 2007 yılında kazılmıştı. Tortuların ve kasaplık işlemlerinden geçmiş bizon kemiklerinin tarihlendirilmesi, Neandertallerin mağarada 59.000 ila 49.000 yıl önce yaşadığını gösterdi. Bu tarih, modern insanlar bu bölgeye girmeden kısa bir süre öncesine denk geliyor.
Proje lideri Dr. Kseniya Kolobova, “Buradaki en şaşırtıcı keşif, Chagyrskaya taş aletlerinin, Orta ve Doğu Avrupa’daki arkeolojik alanlarda bulunan Micoquian taş aletlerine ne kadar benzediğiydi.” diyor.
Kolobova ve ekibi, çeşitli istatistiksel testler kullanarak Chagyrskaya Mağarası’nda bulunan farklı taş aletleri, Avrupa ve Orta Asya’daki Micoquian bölgelerinde bulunanlar ile karşılaştırdı. Kırım ile Kuzey Kafkasya arasındaki bölgeyi, Chagyrskaya alet üreticilerinin muhtemel atalarının vatanı olarak tanımladılar.
Chagyrskaya Mağarası’nda arkeolojik kazılar. C: IAET
Araştırmanın yazarlarından Profesör Roberts, “Doğu Avrupa’nın bu bölümü, Chagyrskaya Mağarası’na 3.000 ila 4.000 kilometre uzaklıkta. Bu da Sidney’den Perth’e ya da New York’tan Los Angeles’a yürümeye eşdeğer. Gerçekten destansı bir yolculuk.” diyor.
Chagyrskaya Mağarası dolgularından çıkarılan hayvan ve bitki kalıntılarının analizi, Neandertallerin soğuk, kuru ve ağaçsız ortamda bizon ve atları avlamada yetenekli olduğunu gösterdi. Tortuların mikroskobik incelemesi, katlanmak zorunda oldukları yaşam koşulları hakkında ek ipuçları verdi.
Araştırmanın bir diğer yazarı jeoarkeolog Dr. Maciej Krajcarz, “Neandertaller, bozkır ve tundra-bozkır ortamlarında hayatta kalmaya mükemmel bir şekilde uyarlanmıştı ve Hazar Denizi etrafında ve daha sonra bozkır kuşağı boyunca Doğu Avrupa’dan Altay Dağlarına ulaşmış olabilir.” diyor.
Yeni arkeolojik kanıtlar, Neandertallerin güney Sibirya’ya en az iki ayrı göçünü gösteriyor ve Neandertal fosillerinden elde edilen Antik DNA’nın tüm genom çalışmaları da bunu bağımsız olarak destekliyor.
Burada farklı açılardan gösterilen Sibirya’nın Chagyrskaya Mağarası’ndan kabaca 54.000 yıllık bir taş alet, batıda 3.000 kilometre daha uzak yerlerde bulunan Neandertal ekipmanlarıyla benzerdi. C: IAET
İlk göç 100.000 yıldan fazla bir süre önce yakındaki Denisova Mağarası’na doğru yapıldı. Denisovalılar da o dönemde mağarada iskan ediyorlardı. Muhtemelen yaklaşık 60.000 yıl önce Doğu Avrupa’dan başlayan daha yeni bir göç olayı, Neandertallerin kendine özgü Micoquian aletleriyle donanmış olarak Chagysrkaya Mağarası’na gelmesine yol açtı.
DNA çalışmaları, 100.000 yıl önce Avrupa’da yaşayan Neandertaller ile Chagyrskaya Mağarası arasındaki bağlantıyı doğruluyor. Chagyrskaya ve Denisova Mağaralarının coğrafi yakınlığına rağmen, Chagyrskaya Neandertal genomu, Denisova Mağarası’ndaki 110.000 yaşındaki Neandertal’e kıyasla daha çok Avrupa Neandertallerine benziyor.
Dr. Kolobova, “Arkeoloji ve genetik biliminden gelen bu yeni verileri birleştirerek, en doğudaki Neandertallerin ilginç hikayesini ve eski insan akrabalarımızın tarihini şekillendiren olayları bir araya getirmeye başlayabiliriz.” diyor.

Makale: Kseniya A. Kolobova & Richard G. Roberts et al. 2020. Archaeological evidence for two separate dispersals of Neanderthals into southern Siberia. PNAS.

28 Ocak 2020 Salı

Soy İçi Üreme, Erken İnsanlarda İskelet Bozukluğuna Neden Oldu



Bu eğimli femurlar, Çin’in Tianyuan mağarasında, Rusya’nın Sunghir mezar yerinde ve Çek Cumhuriyeti’nin Dolní Vĕstonice sitesinde bulundu.

Soy İçi Üreme, Erken İnsanlarda İskelet Bozukluğuna Neden Oldu

Avcı toplayıcı insanlarda rastlanan oldukça fazla sayıdaki iskelet bozuklukları, soy içi üreme yüzünden olabilir.
İlk insanlar, Afrika dışına çıktıklarında sayısız zorlukla karşılaştılar: buzlu koşullar, kılıç dişi kediler ve eski iskeletler üzerinde yapılan yeni bir araştırmaya göre, hem zayıflatıcı hem de nispeten önemsiz olan yüksek sayıda doğum kusuru.
Bu tür anormalliklerin neden bu kadar yaygın olduğu belirsiz, ancak bilim insanları, güçlü bir ihtimalle küçük avcı-toplayıcı gruplar arasında iç üremenin yaygın olabileceğini söylüyor.
Araştırmaya dahil olmayan antropolog Vincenzo Formicola, “Bu makale değerli bir derlemeyi temsil ediyor. Burada bildirilen birçok vaka benim için ve bu alanda çalışan birçok kişi için bilinmiyordu.” diyor.
Pleistosen dönemde (MÖ yaklaşık 2.5 milyon yıldan MÖ 9700’e kadar) birçok insan fosili alışılmadık özelliklere sahip. Örneğin bugüne kadar, Çin’den Çek Cumhuriyeti’ne kadar anormal derecede eğimli femur kemikleri bulundu.
İsrail’deki Qafzeh mağarasında bulunan bir çocuğun kafatasının, sıvının kafatasına aktığı bir durum olan hidrosefali ile uyumlu şişmiş bir kafatası vardı. İtalya’daki Liguria’daki fosilleşmiş bir adamın eğimli sağ üst kol kemiği vardı, ancak normal bir sol kemiği vardı.
Genel olarak, bunlar bir defalık anormallikler olarak görülüyordu. Ancak paleoantropolog Erik Trinkaus bir örüntü fark etti: Bu iskelet deformasyonları fosil kayıtlarında şüphe uyandıracak biçimde yaygın görünüyordu.
Böylece Trinkaus matematik yapmaya başladı. Çoğunlukla 200.000 yıl öncesine dayanan iskelet anormallikleri olan 66 kişinin verilerini topladı. Çoğu genç yetişkinlerden gelen fosiller, Ortadoğu ve Avrasya’ya dağılmış yerlerde bulundu ve birkaç farklı Homo türünü temsil ediyordu. Trinkaus daha sonra bu anormalliklerin modern insan popülasyonlarında ne kadar yaygın olduğunu araştırdı.
Trinkaus, bu eski anormalliklerin yaklaşık üçte ikisinin, modern insanların yüzde 1’inden daha azında meydana geldiğini buldu. Diğer anormallikler bilinen herhangi bir modern gelişimsel bozuklukla eşleşmedi. Trinkaus, arkeologların bu kadar çok eski anormalliği tesadüfen ortaya çıkarmış olma olasılığını araştırdı ve bunun “gerçekten küçük bir olasılık” olduğunu buldu. Bu durum, erken insanların çok fazla deformasyona yol açan bazı kültürel veya çevresel baskılarla karşılaştığını gösteriyor.
Daha önce diğer araştırmacılar tarafından önerilen bir olasılık: İskelet deformasyonları olan eski insanların şaman olarak görülmüş ve dikkatli gömülerek bedenlerinin korunmasını ve daha sonra bulunmasını sağlamış olabileceği yönündeydi. Bir diğer olasılığa göre, hamile anneler daha fazla iskelet bozukluğuna yol açacak kadar doğru besinleri alamadılar. Ancak Trinkaus, raşitizm gibi bazı iskelet bozukluklarının tüm vücudu etkilediğini, ancak vücudun sadece bir tarafında deformasyonlara sahip birçok iskeletin bulunduğunu belirtiyor. Trinkaus ayrıca, analizindeki birçok fosilin özel ritüellere dair bir kanıt göstermediğini söylüyor.
Bununla birlikte, birkaç iskelet bilinen genetik mutasyonlarla tutarlı anormallikler gösteriyor ve en az bir bölgeden birden fazla birey, insanların ilişkili olabileceğini düşündüren birkaç farklı durum sergiliyor.
Trinkaus, o zamanlar insan popülasyonlarının çoğunun küçük ve izole olduğunu düşündüğünü söylüyor. Bu koşullarda, iç üreme, yaygın zararlı genetik mutasyonlara yol açabilir.
Biyoarkeolog Hallie Buckley, “Pleistosen insanlar arasında Antik DNA analizine dayanan düşük genetik çeşitliliğin kanıtı da bu hipotezi destekliyor.. Öne sürülen tüm argümanlar arasında bu en olası açıklama gibi görünüyor.” diyor.
Bu bölgelerdeki Antik DNA’nın daha ileri analizleri, soy içi üremeyi doğrulayabilir, ancak bu tür araştırmalar için örneklerin hazırlanması genellikle onları yok etmek anlamına geliyor.
Buckley, “Antik DNA, geçmiş insan popülasyonları hakkında herhangi bir soruya yönlendirmek için giderek “sihirli bir kurşun” olarak görülüyor, ancak bu her zaman doğru olmayabilir.” diyor.
Siân Halcrow, Trinkaus’un kapsamlı kataloglamasını takdir etmesine rağmen, makalesinin, özellikle bu anormalliklerin modern insanlarda ne kadar yaygın olduğu ve eskiden ne kadar yaygın olduğu tahminlerinde birkaç zayıflığı olduğunu söylüyor.
“Eski oranları, tarih öncesi veya erken tarihi popülasyonlarla karşılaştırmak daha iyi olurdu, ancak maalesef bu veriler mevcut değil.”
Trinkaus, “Sebep ne olursa olsun, deformasyonların çoğu zayıflatıcıydı. Geçmişte pek çok kişinin hayatta kalması, erken insanların birbirlerine sosyal destek ve tıbbi bilgi birikimi sunması gerektiğini gösteriyor.”

Science Mag. 5 Kasım 2018.

27 Ocak 2020 Pazartesi

Modern İnsanlar 15.000 Yıl Önce Birbirini Yiyordu


avrupa'da modern insanlar yamyamdı
                                       Kase biçimi verilmiş kafatası


Modern İnsanlar 15.000 Yıl Önce Birbirini Yiyordu

İngiltere’de Gough Mağarası’ndaki arkeolojik kanıtlara dayanarak, bazı eski akrabalarımız, birbirlerini kesiyor ve yiyordu.


Eğer daha önce atalarımızın doğasında yamyamlık olduğuna dair bir şüphe vardıysa da, artık tüm şüpheler ortadan kalktı. Antik bir yerleşimde bulunan insan kalıntıları, bir grup insanın kasaplık işlemlerinden geçtiğini, kemiklerin üzerinde kazıma yapıldığını ve yendiğini kanıtladı.
Şüpheleri ortadan kaldıran buluntular, İngiltere’de Gough Mağarası’ndan geldi. Bilim adamları, en son 1992 yılında kazılan bu mağaradan çıkan kemikleri analiz etmeye devam etti.
Mağaranın içindeki kalıntılar üzerinde yapılan radyokarbon testi, bulunan hayvan ve insan kemiklerinin 15.000 yıl öncesine tarihledi.
Londra’daki Doğal Tarih Müzesi’nin Silvia Bello, ekibinin kemikler üzerinde, önceden kaydedilenden çok daha fazla değişiklik tespit ettiğini belirtti ve “Etlerin kemikten sıyrıldığına, koparıldıklarına, çiğnendiğine, süngerimsi kemiklerin ezildiğine ve içindeki iliğe ulaşabilmek için kemiklerin kırıldığına dair şüphe götürmez kanıtlar bulduk.” dedi.
Tüm bunların yanısıra aynı zamanda kemikler üzerinde insan dişi izleri de bulundu. Tüm kanıtlar birarada incelendiğinde, yamyamlığın atalarımız için normal bir davranış biçimi olduğu sonucu çıkıyor.
Mağarada insanların ölümünden sonra kafatasları üzerinde de bazı işlemler uygulandığına dair bariz buluntular var. Kase biçimine getirilmek için, içindeki tüm çıkıntıların temizlendiği ve kenarlarının eşit olması için oldukça titizlikle uğraşılan bir kafatası da buluntular arasında.
Araştırmadaki bir diğer yönetici Simon Parfitt, “Bu dönemin yinelenen bir diğer özelliği de mezarların dikkat çekici biçimde nadir olması ve insan kalıntılarının sıklıkla yerleşimlerin atıkları arasında bulunması.” dedi.
İlerleyen zamanlarda yapılacak analizler ile, bu dönemdeki yamyamlık izlerinin ne kadar geniş bir alanda uygulandığını bulunması ümit ediliyor.
Modern İnsanlar 15.000 Yıl Önce Birbirini Yiyordu
Gough Mağarası’nda Kimler Yaşıyordu?
Gough Mağarası’nda kökenleri Güneybatı Avrupa’ya dayanan ve Magdelenien’ler olarak anılan bir grup avcı toplayıcı insanlar yaşıyordu. 15.000 yıl önce iklimin ısınmasıyla Britanya’ya muhtemelen Hollanda ve Belçika üzerinden geldiler.
Gough Mağarası’nda bulunan binlerce aletten yola çıkarak alet yapma konusunda oldukça yetenekli oldukları söylenebilir. Fil dişinden ve geyik boynuzundan aletler, iğneler, delik açmak için kullanılan bızlar vs.
Ana yemek kaynakları atlardı. At kemiklerinin üzerinde çeşitli kesim ve kırılma izleri bulundu. Atların beyinlerinin ve kemik iliklerinin çıkarıldığına dair de bazı izler bulunmakta.

Bbc, nhm.ac.uk

Belçika’da 40.000 Yıl Önce Yaşayan Neandertaller Yamyamlık Yapmış


yamyam
Cebelitarık’da bulunan Neandertal kafatası – Gibraltar 1. (F: Wikipedia kullanıcısı AquilaGib )


Belçika’da 40.000 Yıl Önce Yaşayan Neandertaller Yamyamlık Yapmış


Tübingen Üniversitesi’nden araştırmacılar, Belçika’daki Goyet Mağarası’nda, Neandertaller’in yaklaşık 40.000 yıl önce kendi türlerinden bireylerin kemiklerini kırıp kestiğine ve hatta bu kemiklerden yapılmış aletleri kullandığına dair tüyler ürpertici kanıtlar ortaya çıkardı.


Belçika’daki kazılardan elde edilen Neandertal kemikleri, kasıtlı doğramalara dair kanıtları gün yüzüne çıkardı. Namur şehri yakınlarındaki Goyet mağarasından elde edilen bulgular, Alpler’in kuzeyindeki Neandertaller arasında yamyamlığa dair ilk kanıtları oluşturuyor. İskelet kalıntıları, radyokarbon tarihleme yöntemiyle 40.500 ila 45.500 yılları arasına tarihlendi. Dikkat çekici olan başka bir nokta, bu geç dönem Neandertallerin, kendi türüne ait bireylerin kemiklerinden yapılan aletleri kullanmış olması.
Goyet’in üçüncü mağara odasının incelenmesinde, farklı bilim dallarına ait araştırma sonuçlar bir araya getirildi. Bu sayede daha önceden tespiti yapılamayan 99 kemik parçasının Neandertal kemiği olduğu tespit edildi. Bu da Goyet mağarasının Alpler’in kuzeyinde, Neandertallere ait en büyük miktarda kalıntılara sahip olan sit alanı olduğunu gösteriyor.
Araştırmacılar 10 Neandertal’e ait mitokondriyal DNA’sının bütünüyle analizini yaparak, yaklaşık 30.000 yıl önce nesli tükenen bu insan türüne ait var olan genetik veri sayısını ikiye katladı. Araştırmacılar, geç dönem Avrupalı Neandertaller’de oldukça az genetik çeşitlilik olduğunu, diğer bir deyişle Neandertaller’in birbirlerine çok yakından ilişkili olduğunu ortaya çıkaran önceki çalışma sonuçlarını da doğrulamış oldular.
Goyet’in üçüncü mağara odası bundan yaklaşık 150 yıl önce kazılmıştı. Bugün araştırmacılar, hassas dijital ölçümleme, kemikleri kategorize etme, kemik parçalarının iyi koşullarda saklama kontrolünün sağlanması ve izotopik ve genetik incelemeler gibi güncel yöntemler kullanarak büyük miktarda yeni bilgiyi gün ışığına çıkarabiliyorlar.
yamyam2
Goyet’deki bu Neandertal kemikleri en az 5 bireyden geliyor. Yıldızla belirtilen az 40,500-45,500 yıl öncesine tarihli. Ölçek = 3cm. (F: Royal Belgian Institute of Natural Sciences.)
Kesik, oyuk ve çentik izlerinin gösterdiğine göre, Goyet mağarasından elde edilen bazı Neandertal kalıntıları insan eliyle işlenmiş. Araştırmacılar bunu, bu kemiklerin ait olduğu bireylerin vücutlarının kesilip doğrandığına dair bir işaret olarak görüyor. Bu kesime ve doğrama eylemlerinin ayrıntılı şeklde yapıldığı tespit edildi. Goyet’deki kalıntılar deri yüzme, parçalarına ayırma ve kemik iliği çıkarma işlemlerinin yapıldığını işaret ediyor. Yamyamlık yapıldığı kesin olarak bilinmese de Tübingen Üniversitesi’nden Hervé Bocheren “Bu işaretler bizim, Neandertaller’in yamyamlık yaptığını düşünmemize yol açtı.” diyor.
Bocheren kalıntıların, bazı sembolik davranışların parçası olarak mı, yoksa sadece yemek için mi doğrandığını bilmenin imkansız olduğunu da ekliyor. Bocheren ayrıca Goyet’te atlara ve ren geyiklerine ait bulunan çoğu kalıntının da, Neandertal kemikleriyle aynı şekilde işlendiğini belirtiyor.
Neandertaller’in yamyamlık yaptığına dair kanıtlar şimdiye dek İspanya’daki El Sidrón ve Zafarraya, Fransa’daki Moula-Guercy ve Les Pradelles sit alanlarında yoğunlaştı, ve araştırmacılar uzun süredir bu olguyu tartışmaya devam ediyor. Goyet’in üçüncü mağara odası, Avrupa’nın daha kuzey bölgelerinde Neandertal yamyamlığına dair ilk örnek oldu.
kan
Goyet’deki Neandertal kemiklerinde görülen farklı şlkem izleri. Alttaki Femur I  vurma işlemiyle oluşan oyuk ve çentikleri gösteriyor. Üstteki Femur II’de, doğrama işlemi yapıldığını ima eden çizikler var. Ölçek = 1cm (F: Royal Belgian Institute of Natural Sciences.)
Goyet mağarasında elde edilen 3’ü kaval ve 1 tanesi uyluk olan 4 kemik, Neandertaller’in ölmüş yakınlarının kemiklerini taş alet olarak kullandığını açık bir şekilde gösteriyor. Bu kemik aletler, taş aletlere şekil vermek için kullanılıyordu. Hayvan kemikleri de sıklıkla taş yontma aleti olarak kullanılıyordu. Bocheren “Neandertal kemiklerinin bu işlev için kullanılması çok nadir görülen bir şey, hatta Goyet’teki kadar sık olarak hiçbir yerde görülmedi.” diyor.
Bu yeni bulgular, nesilleri tükenmeden önceki son zamanda geç Neandertaller’in ölülerine ne yaptığına ilişkin birçok yeni ihtimali gündeme getiriyor. Bocheren, bölgedeki diğer Neandertal sitlerin hiçbirinde, ölülere Goyet’de yapıldığı gibi işlemler yapıldığına dair kanıtlar olmadığını söylüyor. Aksine bu alanlarda Neandertaller öldüklerinde gömülmüş.
Araştırmacılar, Avrupa’nın kuzeyindeki diğer Neandertal sitlerinin, Goyet’ye göre çok daha çeşitli taş aletler barındırdığını söylüyor. Bocheren “Bir yandan bu insanların davranışları arasındaki büyük farklılıklar, diğer yandan geç dönem Avrupalı Neandertaller arasındaki yakın genetik ilişki, farklı grupların sosyal yaşantısı ve aralarındaki etkileşimler hakkında birçok soruyu gündeme getiriyor” diyor.
Araştırma Tübingen Üniversitesi’ne ait Senckenberg’teki İnsan Evrimi ve Paleo-çevre Araştırma Merkezi’nden Profesör Hervé Bocherens ve Johannes Krause ile yine Tübingen Üniversitesi’nden Cosimo Posth ve Christoph Wissing tarafından yapıldı. Araştırmaya ait sonuçlar Scientific Reports dergisinde yayınlandı.

Tübingen Üniversitesi, 6 Temmuz 2016

24 Ocak 2020 Cuma

KATERİNA AV KÖŞKÜ


Görüntünün olası içeriği: ağaç, gökyüzü, açık hava ve doğa

KATERİNA AV KÖŞKÜ
Osmanlı tarihinde 93 Harbi olarak da bilinen 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşının sonunda doğu topraklarımız Kars, Batum ve Ardahan Ruslar tarafından işgal edildi.
40 yıl süren bu işgal sırasında son Rus Çarı olan II. Nikolay 1896 yılında Sarıkamış sarıçam ormanları içinde ailesi için bir av köşkü inşa ettirdi.
Çar ve ailesin yaz kış kullandıkları bu av köşkü 6500 m2’lik bir arazi üzerinde 28 odalı ve yekpare ağaçtan çivi kullanılmadan yapılmıştı.
Köşk aynı zamanda Çar'ın hemofili hastası oğlu Aleksi için de bir rehabilitasyon merkezi işlevi görüyordu.
Günümüzde hala özgün mimarisini koruyan köşkün restore edilip Butik Otel olarak turizme kazandırılması düşünülüyor

22 Ocak 2020 Çarşamba

Malezya'da 17 bin yıllık taş eşyalar bulundu




Malezya'da 17 bin yıllık taş eşyalar bulundu


Malezya'da 17 bin yıllık taş eşyalar bulundu

Malezya'nın kuzeyindeki Kedah eyaletinde 17 bin yıl öncesine ait olduğu tahmin edilen taştan yapılmış eşyalar bulundu.



Kuala Lumpur
Malezya basınında yer alan haberlere göre, eyalete bağlı Baling kentindeki Kelambu, Tembus ve Akar mağaralarında geçen yıldan bu yana yapılan arkeolojik kazılarda tarih öncesi döneme ait el eşyalarına rastlandı.
Bulunan eşyalar incelenmek üzere Malay Dünyası ve Medeniyeti Enstitüsü, Malezya Ulusal Üniversitesi ve Malaya Üniversitesi'nin jeoloji birimine gönderildi.

İlk belirlemelerde eşyaların 17 bin yıl öncesine, yontma taş devrine ait olabileceği bildirildi.
Bölgede kazıların devam edeceğini belirten yetkililer, şubat ayı içinde yeni eşyaların bulunabileceğini vurguladı.
    AA   Ömer Faruk Yıldız   |22.01.2020

20 Ocak 2020 Pazartesi

Üretim güçlerinin gelişimi. Mezolitik dönem ve Erken Neolitik dönem.








Geç Paleolitik dönemin sonundan itibaren, buzullar geri çekilmeye
başladı ve o zamana kadar stepler ve tundralarla kaplı geniş Avrupa ve Asya
toprakları gür bir orman örtüsüyle örtüldü. Geç Paleolitik dönem avcılarının
yararlandığı büyük otobur sürüleri ya yok oldular ya da kuzeye çekildiler.
Buzul Çağının sonu (çağımızdan yaklaşık olarak on iki bin yıl önce) ve
ormanların genişlemesi, sürek avının alışılmış koşullarını ortadan kaldırdı:
İnsan, ufak av hayvanı ve geyik gibi sürücül olmayan hayvanları avlamak
zorunda kaldı. Bu olumsuz koşullar, zengin mamut avcılığı döneminde kabul
edilmiş olan yerleşik yaşam tarzını olanaksızlaştırdı: Av peşinde göçebelik
yeniden zorunlu hale geldi



 Bu da en başta av aletlerinin geliştirilmesini zorunlu kılıyordu. Bu nedenle, Geç Paleolitik dönemden itibaren Capsa insanlarında ve onlara yakın olan boylarda ortaya çıkan ok ve yay, Mezolitik dönemde (M.Ö. XII-VI bin yıllarında) zıpkının ayağını kaydırarak her tarafa yayıldı. Yay, mızraktan
daha yetkin bir alettir. Fırlatılan ok hedefe daha emin ulaşır, ulaşmaması durumunda bir başka ok fırlatmak olanağı vardır. Yay ve ok kuş avında başarılı olur


Mezolitik dönem yerleşim yerlerinde, çok sayıda, ağaç ya da boynuz saplı üçgen, yamuk ya da  çember parçası biçimli küçük taşlar bulunmuştur; bunlar hiç kuşkusuz ok ucu olarak kullanılıyordu.

 Bu evrede avcılığın önemli bir başarısı köpeğin evcilleştirilmesi’dir. Bulunan en eski evcil köpek kemikleri Geç Paleolitik döneme (Afontova Gora, Krasnoiarsk yakınlarında) ulaşmaktadır. Kırım’daki Mezolitik yerleşim yerlerinde sık sık köpek kemiklerine rastlanır. İnsanın kendine alıştırıp
evcilleştirdiği ilk hayvan köpektir.





Geç Paleolitik dönemin sonundan itibaren, buzullar geri çekilmeye başladı ve o zamana kadar stepler ve tundralarla kaplı geniş Avrupa ve Asya toprakları gür bir orman örtüsüyle örtüldü. Geç Paleolitik dönem avcılarının yararlandığı büyük otobur sürüleri ya yok oldular ya da kuzeye çekildiler.
Buzul Çağının sonu (çağımızdan yaklaşık olarak on iki bin yıl önce) ve ormanların genişlemesi, sürek avının alışılmış koşullarını ortadan kaldırdı: İnsan, ufak av hayvanı ve geyik gibi sürücül olmayan hayvanları avlamak zorunda kaldı. Bu olumsuz koşullar, zengin mamut avcılığı döneminde kabul
edilmiş olan yerleşik yaşam tarzını olanaksızlaştırdı: Av peşinde göçebelik yeniden zorunlu hale geldi



Bu da en başta av aletlerinin geliştirilmesini zorunlu kılıyordu. Bu nedenle, Geç Paleolitik dönemden itibaren Capsa insanlarında ve onlara yakın olan boylarda ortaya çıkan ok ve yay, Mezolitik dönemde (M.Ö. XII-VI bin yıllarında) zıpkının ayağını kaydırarak her tarafa yayıldı. Yay, mızraktan
daha yetkin bir alettir. Fırlatılan ok hedefe daha emin ulaşır, ulaşmaması durumunda bir başka ok fırlatmak olanağı vardır. Yay ve ok kuş avında başarılı olur.

 
Mezolitik dönem yerleşim yerlerinde, çok sayıda, ağaç ya da boynuz saplı üçgen, yamuk ya da çember parçası biçimli küçük taşlar bulunmuştur; bunlar hiç kuşkusuz ok ucu olarak kullanılıyordu

Bu evrede avcılığın önemli bir başarısı köpeğin evcilleştirilmesi’dir. Bulunan en eski evcil köpek kemikleri Geç Paleolitik döneme (Afontova Gora, Krasnoiarsk yakınlarında) ulaşmaktadır. Kırım’daki Mezolitik yerleşim yerlerinde sık sık köpek kemiklerine rastlanır. İnsanın kendine alıştırıp
evcilleştirdiği ilk hayvan köpektir.



Kaynak
İlkçağ Tarihi - 1 • V. Diakov - S. Kovalev