6 Ekim 2019 Pazar

DOĞU KARADENİZ BÖLÜMÜ’NDE ATMACA AVCILIĞI VE ATMACA KÜLTÜRÜ



 Mingrelistan’da halen önemli bir şehir bulunmayıp meskun yerler daha ziyade köy halindedir. Sahil öuntakalarmdaki evler dağınık bir vaziyettedir. Mevcut 9-10 kalenin içinde vaktiyle prenslerinin oturduğu Rüks metin bir kaledir.
Kolhisliler kuvvetli, endamlı ve muharib olmakla beraber, aynı zamanda gaddar, hilekâr ve şaki insanlar olup şekaveti kahramanlık sayar ve çok defa kafilelerle Lezgi ve Laz bölgelerine baskmlar yaparak insanları yakalar ve esir olarak satarlar. Bunlar o kadar merhametsiz insanlardır ki baba oğlunu esir olarak satar ve ağır hastalan öldürmeyi hayırlı bir iş telâkki ederler
Mingreller, Cinaska veya Cinandi yâni asilzâde, Sakkurs yâni zengin ve Moanali yâni avam olarak üç smıfa ayrılmışlardır. Servetleri köle ve at çokluğu üe ölçülür, çünkü bunları istedikleri gibi satabilirler.

Bunların avcılığa düşkünlükleri, «saadet, iyi at; köpek ve atmacası olmakla elde edilir»

atalar sözü ile belirtilir. Ayyaşlığı ve şehveti umumiyetle tabiî bir hâl sayan bu adamlar ziyafet esnasında toplu halde eğlenir ve bir sığırı kızartıp olduğu gibi yerler.
Kaynak
P. MİNAS BIJIŞKYAN
(Trabzonlu)
KARADENİZ KIYILARI
TARİH VE COĞRAFYASI
1817-1819
s.68


DOĞU KARADENİZ BÖLÜMÜ’NDE ATMACA AVCILIĞI VE  ATMACA KÜLTÜRÜ

Prof. Dr. Zeki KODAY1 - Arş. Gör. Çağlar Kıvanç KAYMAZ2

Özet

Uzun yıllar Türkiye’nin Doğu Karadeniz Bölümü’nde gerçekleştirilen coğrafi çalışmalar sırasında
buradaki atmaca avcılığı kültürü hep dikkat çekmiştir. Bu çalışmada sahanın coğrafi özellikleri de
dikkate alınarak atmaca avcılığı kültürünün daha derinlemesine araştırılması amaçlanmıştır.
Araştırma yapılan saha; topoğrafik bakımdan oldukça engebeli, kurak devrenin bulunmadığı bütün
yıl bol yağışlı, gür ormanlarla kaplı, her vadide bir dere veya çayın aktığı eşsiz bir doğal güzelliğe
sahiptir. Ülkemizde veya dünyanın başka bir köşesinde birbirinden farklı çok sayıda kültürel
etkinlikler bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi olan atmaca avcılığı, Orta Asya’da kartallarla
avlanmaya benzemekle beraber kendine özgü bir takım farklılıkları bulunmaktadır. Yırtıcı kuşların
göç yollarından birisi de Doğu Karadeniz Bölümü içerisinde Çoruh Vadisi’nin de olması yöre insanının
kuş türlerine merakını artırmıştır. Bu göç içerisinde yırtıcı kuşlar içeresinde atmaca da bulunmakta
olup, bu saha içerisinde avlanma, yuvalama ve yavrulama yapmaktadır. Bu çalışmada atmaca avcılığı
ve bu faaliyetin kültür üzerindeki etkisi ayrıntılarıyla ortaya konulmaya çalışılmıştır.
Anahtar kelimeler: Atmaca, Avcılık, Atmaca Kültürü, Doğu Karadeniz Bölümü.

1. Giriş

Yırtıcı kuşlarla insanoğlunun ilişkisi 4000 yıllık geçmişe sahiptir. İlk olarak Çin, Japonya, Ortadoğu,
İran’da bu kuşlar eğitilerek av yakalamada kullanılmıştır. En eski buluntular İran’ın Korsabad kentinde
bulunan doğancı freski (M.Ö. 1700’ler) ve Kahramanmaraş’ta bulunan çakır kuşu taşıyan atmaca
freskidir (M.Ö. 800’ler). Ülkemizde de kökleri çok eskiye dayanan, özellikle Doğu Karadeniz, Marmara
ve Akdeniz bölgelerinin bir bölümünde yapılan geleneksel atmacacılık, son yıllarda mevzuattaki
değişikliklerle ve kurulan derneklerle legal bir zemine oturtulmuştur. Ülkemizde geleneksel olarak,
atmaca yakalamaya ve atmaca ile avlanmaya sınırlı izin verilmektedir. Bu kuşlar ormanlık alanlarda
yaşadıklarından, anatomik olarak bu çevreye uygun özellikler geliştirmişlerdir (Web 1.). Yöresel
olarak yırtıcı kuşlara “sifteri” veya “tüylek”, erkek atmacaya ise “mamulica” denmektedir. Atmacalar
tüy renklerine göre karalar, kızıllar ve sarılar olmak üzere üç gruba ayrılmalarının yanı sıra bu üç grup
içerisinde de farklı sınıflandırmalar yapılmaktadır. Bunlar içerisinde en değerli olanı “Beyaz İspir”dir
(Fotoğraf 1.). Atmaca kuşu da yırtıcı ve yabani bir kuş olmasına rağmen, eğitilmeye en müsait, insana
en kolay uyum sağlayabilen kuşlardan biridir.


                                                 Fotoğraf 1. Atmacalardan görünümlerİnsanlık tarihi kadar eski olan avcılık, başlangıçta insanların yabanî hayvanlardan korunmak,
karınlarını doyurmak amacıyla daha sonraları ise bu temel sebepler yanında geçimlerini sağlamak,
eğlence spor amaçlı olarak yaptıkları bir iş, bir uğraştı. Türk tarihinin en eski dönemlerinden itibaren
1 Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü, zkoday@atauni.edu.tr2 Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü, ckkaymaz@atauni.edu.tr
avcılığın Türkler arasında da beslenme, geçim ve spor amacıyla yapıldığını Türk dilinin en eski
metinlerinden öğrenmekteyiz Kaşgarlı Mahmud tarafından kaleme alınan Dîvânu Lugat’it Türk adlı
eserde dahi av ve avcılık konuları geniş yer almış olup, atmaca kuşu farklı isimlerle anılmıştır. Bunlar;
ıl kuş, karguy, karkuy, kırguy, kırkuy’dur (İlhan ve Şenel, 2008: 259-260-264-269-270).
Eski Türk göçebe-bozkır yaşantısının en güçlü geleneklerinden ve hayat tarzından biri olan avcılık
Türk boylarının ekonomik hayatında düzenleyici bir rol oynarken, aynı zamanda da toplum hayatı
üzerindeki güçlü tesiriyle, ayrıca bir dinî kültün ve inancın da doğmasını sağlamıştır. Çeşitli inanç, itikat
ve geleneklerle kült haline getirilen avcılık, Türk toplum hayatı üzerinde de önemli etkilerde
bulunmuştur. Çeşitli Türk boylarının kültürlerinde ve toplumsal hayatlarında avcılığın derin izleri
görülmektedir (Tavkul, 2001: 36). Yeradları, isimler, boy adları ve bayrakları, savaşlar, folklor, resim,
sözlü ve yazılı edebiyatta av ve avcılığın etkisi oldukça fazladır. Tarihi oldukça eski olan ve birçok
medeniyete beşiklik yapan Anadolu şehirleri bulunduğu yörede yaşayan ve o yöreyle özdeşleşen bazı
hayvanlar, tarımsal ürünler ve diğer birçok unsur o yerleşmenin maddi kültür unsuru olarak ortaya
çıkmakta ve zenginlik katmaktadır. Örneğin hayvanlar açısından baktığımızda Erzurum’un “Çift Başlı
Kartalı”, Van’ın “Kedisi”, Ankara’nın “Keçisi”, Denizli’nin “Horozu”, Sivas’ın “Kangal Köpeği” bunlara
örnek gösterilebilir. Başta Karadeniz Bölgesi ve bilhassa Doğu Karadeniz Bölümü olmak üzere Rize
denilince akla gelen yırtıcı kuş türü “Atmaca”dır.
Yeniçeri ocağının ağalarının memuriyet ve isimleri; Zağarcıbaşı, Seksoncubaşı, Turnacıbaşı diye
anılmıştı. Yine bu ocakta sekban avcılarıyla şikâri denilen avcılar vardı. Bazı tarihçilere göre I. Murat
ile oğlu Yıldırım Beyazıt’ın beş altı bin kişilik avcılık ekibi bulunuyordu. Bunların içinde aşırı derecede
ava düşkün olan IV. Mehmet olup tarihte avcı lakabını almıştır. Padişahların yanlarında rikap
ağalarından olan ve kendileriyle beraber av yapan avcı sınıfının başlarına Şikâr Ağaları denilmektedir.
Bunlarda yukarıdan aşağıya doğru Çakırcıbaşı, Şahincibaşı, Atmacacıbaşı olarak sınıflandırılmıştır.
Osmanlıda köylere kadar uzanan av teşkilatı ve kurallarına ait çok miktarda belge günümüze kadar
korunmuş ve arşivlenmiştir. Bunlar yurdumuzda avcılığın ve avcıların geçmiş devirlerde önemle
kontrol edildiğini göstermektedir. Buna karşılık çok köklü bir avcılık ahlakının tarih içinde oluştuğu
görülmektedir. Türklerde avcılık sayesinde çok iyi nişancılar, cesur ve sportmen insanlar yetişmiştir.
Av merakı ve avcılık sonucu oluşan güçlü ordu, devleti ve ülkeyi büyütmüş, sağlam tutmuştur (Web 1.).
Bu durum Osmanlı Devlet yöneticilerinin av kültürüne olan ilgisinin bir göstergesidir. Geçmişte av, avcı
ve avcılık kültürüyle bu denli iç içe yaşamış Türkler, av konusunda maharetli sayılmış ve bu kültür XX.
Yüzyıla kadar sürdürülmüştür (Çaparlar, 2014: 309-310). Osmanlı padişahları da avcılığın bizzat
uygulayıcısı olmanın yanısıra avcılık hakkında yazılı kitapları okumuş, bu alanda bilim adamlarını
teşvik etmişlerdir. Padişah himayesinde avda kullanılmak üzere pars, tazı, zağar ve yırtıcı kuşlar
eğitilmiştir. Bu işleri yapanların görevine göre doğancılar, sekbanlar, çaylak avcıları, akbaba avcıları,
atmaca avcıları, zağarcılar ve turnacılar gibi sınıflandırmışlardır (Güven ve Hergüner, 1999: 35). Orta
Asya Türklüğünden günümüz Anadolu Türklüğüne kadar av, avcılık ve avlanma usulleri, bir yaşam
biçimi haline dönüştürülmüştür. Önceleri kayalıkların, tahta ve ceylan derilerin üzerine işlenen av
sahnelerinin yer aldığı motifler, zamanla keçe, halı, kilim, kılıç, toka, bilezik vd. giyim kuşama dair araç
gereçlerin üzerlerinde yer almıştır. Maddi kültürün yanı sıra mitoloji, destan, menkıbe, masal vd. sözlü
edebiyatın her türünde avcılığa dair derin izleri bulmak mümkündür. Eski Türklerin adeta savaşa
yönelik bir idman, ön hazırlık olarak uyguladığı avcılık, Selçuklulara ve daha sonra Osmanlılarda da
aynı özelliği göstermiştir. Bu sayede özellikle genç kuşakların binicilik, atıcılık gibi sportif hareketlerle
hayatlarında karşılaşacakları çeşitli zorlukları aşmaları sağlanmış olacaktır (Güngör, Çinar, Uslu ve
Çiftçi, 2014: 2-5). Av halkı’nı oluşturan avcılardan Doğancılar boz renkli doğan, şahinciler ak renkli
doğan, çakırcılar akbaba ve atmacacılar da atmaca eğitip uçurmaktadır. Av halkının başlıca görevi
çakır, doğan, şahin ve atmaca besleyip eğiterek av için hazır bulundurmaktır. Padişah kuş uçurmak için
hangi cins kuş isterse o kuşun Av Ağası kuşu kolunda taşıyan adamdan alıp padişaha verirdi (Güngör
vd., 2014: 5). Av Halkı'nı oluşturan avcılardan Doğancılar boz renkli doğan, Şahinciler ak renkli doğan,
Çakırcılar akbaba ve Atmacacılar da atmaca eğitip uçurmaktadırlar. Padişah ava gittiği zaman
yakınında ancak Av Ağalan bulunur, kendisine yine bunlar avcı kuş verebilirdi. Bu nedenle padişah kuş
uçurmaya meraklı ise hangi cins kuş isterse o kuşun Av Ağa'sı kuşu kolunda taşıyan adamından alıp
padişaha verirdi (Kahraman, 1995: 151-232). Eski Türklerin bir savaş taklidi olarak yaptıkları avcılık,
Selçuklular'a ve daha sonra da Osmanlılar'a aynı şekilde geçmiştir. Savaş olmadığı zamanlarda
Padişahların birçoğu zamanlarını maiyetleri île birlikte büyük av partileri düzenlemek suretiyle
değerlendirmişler ve böylece özellikle genç kuşakların binicilik, atıcılık gibi sportif hareketlere
alıştırılmaları suretiyle ileride karşılaşacakları çeşitli zorlukları yenmeleri için hazır bir duruma
getirilmelerine özelikle önem vermişlerdir (Huş, 1974: 14-17).

Greenberg and Marra (2004)’ya göre, atmaca (Accipiter nisus), gündüz yırtıcı kuşları
(Falconiformes) takımı içinde, Accipitridae familyası ve Accipitrinae alt familyasına dâhil yırtıcı bir
kuştur. Bu takımdaki kuşlar gündüz avlanırlar (Akt. Balkaya, 2012: 1;). Geleneksel atmacacılık
kitabında belirtildiği üzere Türkiye, Doğu Avrupa, Kafkaslar ve Rusya’yı, Afrika’ya bağlayan kuş göç
yollarının ana güzergâhı konumundadır. Greenberg ve Marra (2004)’ya göre, Kuzey-Güney yönlü
Avrasya-Doğu Afrika kuş göç yolu üzerinden diğer yırtıcılarla göç ederken, kartallar ve şahinler
arasındaki yükseklik diliminde yol aldığı belirtilmiştir (Web. 2; Akt. Balkaya, 2012: 2). Kuzeyden
güneye kuş göçü esnasında, çoğunluğu yırtıcı kuşlardan oluşan 1.5 milyondan fazla sayıdaki kuş
Türkiye üzerinden hareket etmekte, konaklama ve üreme faaliyetlerini gerçekleştirmektedir. Eurasian
Sparrowhawk olarak da adlandırılan ve bu kuşlar arasında önemli bir yere sahip olan atmaca
(Accipiter nisus) ülkemizde özellikle Doğu Karadeniz Bölgesinde geleneksel olarak bıldırcın avı için
eğitilerek beslenmektedir (Akt. Balkaya, 201: 1-2). Atmaca göç eden yırtıcılar arasında alçaktan uçan
bir kuş türüdür (Hilgerloh, 2009: 339). Dünyada, Accipiter cinsi içerisinde 50 farklı tür bulunmaktadır.
Bu türler, küçük ve orta boy kuşlarla beslenen atmacalar, daha büyük kuşlar ve memelilerle beslenen
çakırkuşları (büyük atmacalar) ile sürüngenler, memeliler ve böceklerle beslenen diğerleri olarak
gruplandırılmaktadır. Ülkemizde geleneksel olarak, daha çok Doğu Karadeniz Bölgesinde bıldırcın
avında kullanılan atmacadan (Accipiter nisus) başka, Çakırkuşu (Accipiter gentilis) ve Yoz atmaca
(Accipiter brevipes) da bulunmaktadır. Atmaca, küçük kuşlardan özellikle serçegillerin ana avlayıcısı
konumundadır (Akt. Balkaya, 2012: 3; Lehikoinen, 2011: 1-2). Ayrıca kertenkele, yılan, kurbağa ve fare
gibi canlıları da büyük bir ustalıkla avlamaktadır.
Atmacalar, kısa ve ucu yuvarlak güçlü kanatlar uzun bir kuyruğa, kancalı gagaya ve kavisli
pençelere sahiptir. Bu fizyolojik yapıları çevik olmasını ve ormanda hızlı manevralar yapmasını sağlar.
Falconidae ailesine dâhil yırtıcı kuşların aksine, avına öldürücü etkiyi gagasıyla değil ayakları ve
pençeleriyle yapmaktadır. Bu yüzden gagaya göre ayaklar nispeten daha iyi gelişmiştir (Balkaya, 2012:
3; Sustaita, 2008: 283). Göğüs, karın ve kanat altları erkeklerde kızıl kahverengi-kırmızı, dişi ve
gençlerde koyu kahverengi-gri renkte enine çizgili olup bu özellik gündüz yırtıcılarında genellikle
ormanlık ve ağaçlık alanlarda avlanan türlerde görülmektedir. Kafa üstü, sırt ve kanat üst kısmı
erkeklerde kurşuni-mavi, dişilerde gri-kahverengi ve gençlerde kahverengi renktedir. Gençlerde,
gözler açık sarıdır ve yaş ilerledikçe bu renk turuncuya doğru koyulaşırken, yaşlı erkeklerde göz rengi
kırmızı olabilir. Dişi ve erkeklerde belirgin bir büyüklük farkı olup dişi atmacalar erkeklere göre daha
büyüktür. Ağırlık, erkeklerde 150-245 gr, dişilerde 230-250 gr, kanat açıklığı ise erkeklerde ortalama
62 cm, dişilerde 74 cm civarındadır (Akt. Balkaya, 2012: 3).
Newton (2011)’e göre atmacanın birinci derecedeki av kaynağı küçük kuşlardır (Akt. Balkaya,
2012: 4). Atmaca bir günde yaklaşık 2-3 serçeye karşılık gelen 40-70 gram ete gereksinim
duymaktadır. Özellikle küçük ve orta boy kuşları, ağaçlıklı alanda yakalamak üzere uyum sağlamış bir
yırtıcı olduğundan avlanma habitatı hemen her zaman bu tür alanları içermektedir. Üreme alanı olarak,
yumurtadan çıktığı bölgeyi ve avlanma habitatına göre daha sık ağaçlıklı alanları seçen atmaca,
yuvasını genellikle 10 m ve daha yüksek ağaçlara yapar (Balkaya, 2012: 4; Newton and Marquiss 1983:
465). Yuvadan ayrılan genç atmacaların çoğunluğu yaşam alanı olarak genellikle yüksek yerleri tercih
eder (Newton and Rothery, 2000: 226). Uttendorfer (1939) ve Hald-Mortensen (1974)’e göre
atmacalar yuvalarını sadece ormanlık alanlarda, özellikle kozalaklı ağaçların olduğu bölgelerde
yaparlar ve aynı alanları farklı yıllarda da kullanırlar (Akt. Balkaya, 2012: 4). Yuvasını yapmaya martnisan aylarında başlayan atmacalar, mayıs başında kuluçkaya yatar, haziran ve temmuz aylarında
yumurtadan yavrular çıkar (Newton, 1976: 834). Dallardan içi yumuşak bir astarla kaplanmış
yuvalarını büyük ağaçlara yapmaktadırlar. Dişi atmacalar, kahverengi lekeli beyaz yumurtalarının
üzerinden beş hafta boyunca kuluçkaya yatmaktadır. Bu süreç genelde mayıs- haziran ayında
gerçekleşmektedir. Yavruları yumurtadan çıktıktan sonra beş ya da altı hafta içerisinde tüylenirler.
Evcil olarak da beslenebilen atmacalar eğitildikten sonra avlarda rahatlıkla kullanılabilmektedir.
Ömürleri 11 yıl olan atmacalar yararlı kuşlar arasında yer almaktadır (Web 3.). Atmacanın en büyük
düşmanı şahindir. Atmaca kendini güvende hissettiği yerde yuva kurar. Anne ölürse bir dişi bulup aynı
ormana yuva kurar. Baba ölürse dişi kuş kendine bir eş bulur ve yine aynı ormana yuva kurar. Yuvaya
yiyecek getirip taşıyan hep babadır. Atmacanın doğaya faydaları şunlardır: 1) Doğada dengeyi sağlar.
2) Ekinlere zarar veren haşereleri avlarlar. Kendilerinden küçük gördüğü her hayvanı avlayabilirler.
Çok asil hayvanlardır (Güngör vd., 2014: 11).
Artvin ili üzerinden kuş göçleri yoğun olarak Ağustos, Eylül ve Ekim aylarında sürmektedir. Bu
zaman aralığı, genç kuşların uçmaya başladığı ve iklimsel koşulların kuzeyde kötüleşmeye başladığı
dönemdir. Çoruh Vadisi’ni bir göç geçiş koridoru olarak kullanan yırtıcı kuşların vadide özellikle orman

açıklıklarında mola verdikleri görülmüştür. Yırtıcı kuşlardan özellikle atmacaların da birinci
derecedeki önemli güzergâhı olan Avrasya-Doğu Afrika göç yolunu kullanarak ülkemiz üzerinden
geçen yırtıcı kuşlar, Avrupa ve Asya’dan gelerek, Batum’dan Karadeniz Bölgesine girerler ve Çoruh
Vadisi’nden geçerek Erzurum platosuna ulaşırlar. Sonbahar göçlerinin başladığı ağustosun 15’inden
sonraki dönemde ilk olarak atmaca göçlerinin başladığı görülmektedir (Göktürk, Artvinli ve Bucak,
2008: 41). Uçan avcılar içerisinde en becerikli ve insana en sadık olanı olarak bilinen atmacalar,
genelde Rusya’nın ve Kafkas’ların doruklarında ürer. Bu göçler esnasında iki yoldan ülkemizin doğu ve
batı sınırlarına yakın bir yol takip ederler. Birinci göç yolları; Alpler’den başlamak üzere Adriyatik
sahilleri, Yunanistan, Doğu Trakya ve İstanbul Boğazını takiben Karadeniz kıyılarından, Doğu
Karadeniz dağlarını geçerek güneye inerler. Göç eden türlerden özellikle akbabalar, şahinler, atmacalar
ve kartallar gibi türler, göç sırasında enerjilerini tasarruflu kullanmak için dağ silsileleri ve nehir
vadileri gibi doğal yapılar üzerinde yükselen sıcak hava akımlarını takip ederler (Web 4.). Göç yolu
üzerinde yer alan Doğu Karadeniz’in kıyı şeridi üzerindeki yerleşim yerleri olan Çayeli, Pazar, Fındıklı,
Ardeşen, Arhavi, Kemalpaşa, Sarp, Borçka ve Hopa yoğun kuş göçüne şahit olur (Web 5.).
2. İnceleme Alanının Konumu ve Genel ÖzellikleriAraştırma sahası Türkiye’nin Karadeniz Bölgesi’nin Doğu Karadeniz Bölümü’nde yer almaktadır.
Kuzey Anadolu Dağları birbirine paralel sıra dağlar halinde, adeta denize duvar oluştururcasına
yükselmektedir (Koday, 2003: 202). Oldukça engebeli bir topoğrafyaya sahip olan yörede Karadeniz
sahilinden kuş uçuşu 25-30 km içerilere gidildiğinde 3000-3500 metre yüksekliğindeki dağların
zirvesine ulaşılmaktadır. Bu saha genellikle dar ve derin vadilerden oluşmaktadır (Koday, 2000: 5).
Sahildeki istasyonlarda yıllık ortalama sıcaklık 14 °C ve yıllık ortalama yağış 2000 mm’nin üzerinde
gerçekleşmektedir. İklim şartlarının elverişli olması nedeniyle saha gür ormanlarla kaplı olup,
buradaki başta tarım alanları olmak üzere yerleşmeler yollar bitki örtüsü tahrip edilerek ormandan
kazanılmıştır. Arazinin engebeli ve ormanlarla kaplı olması nedeniyle sahilden iç kısımlara gidildikçe
meskenler arasındaki mesafe artmaktadır. Gerçekten de Türkiye’de dağınık yerleşme şekli
denildiğinde herkesin aklına ilk gelen yer Doğu Karadeniz Bölümü olmaktadır. Burada yaşayan
insanların en önemli geçim kaynağını çay ziraatı oluşturmakta olup, balıkçılık, ticaret ve turizm diğer
önemli ekonomik faaliyetler arasında yer almaktadır.


                                                        Harita 1. Araştırma sahasının lokasyon haritası

3. Materyal ve Metot

Bu çalışmada, Doğu Karadeniz Bölümü’nde atmaca avcılığı ve kültürünün dağılış alanı, avcılığın
yapılma şekilleri ve yöre kültüründeki yeri gibi konular ele alınmıştır. Bunun için uzun yıllar boyunca
sahada gerçekleştirilen arazi çalışmaları neticesinde toplanan veriler ilgili literatür eşliğinde
incelenmiş olup, yöre insanları ile mülakatlar gerçekleştirilerek çalışma kaleme alınmıştır.

4. Bulgular

Avcılık faaliyetleri insanoğlun ilkçağlardan beri değişik şekillerde sürdüre geldiği faaliyet şeklidir.
Önceleri avcılık faaliyetleri basit tuzaklar şeklinde yapılırken, günümüzde en modern silah ve
teknolojilerle yapılmaktadır. Avlanmak için insanoğlu her zaman ok, tuzak (kapan) sapan ve silah
kullanmamış; başta köpek olmak üzere kartal, atmaca gibi hayvanlardan da faydalanmıştır. Araştırma
konumuzu oluşturan atmaca avcılığı ülkemizin Doğu Karadeniz Bölümü’nde ve aynı kültürü paylaşan
Gürcistan’da asırlardan beri yapılmaktadır. Atmaca avcılığı yapılan yerleri kesin bir sınır çizmek zor
olmakla beraber Rize ilinin tamamında ve Artvin ilinin Karadeniz kıyısında yer alan Arhavi ve Hopa
ilçeleriyle sahilden biraz iç kısımda yer alan Borçka ve Murgul ilçelerinde yapılmaktadır. Ülkemiz
önemli kuş göç yolları üzerinde bulunmaktadır. Bu göç sırasında önemli durak noktalarından birini
oluşturan Doğu Karadeniz Bölümü yırtıcı kuşlar ve onlara av olan birçok kuş türüne ev sahipliği
yapmaktadır. Orta Asya'da (Moğolistan, Kazakistan, Kırgızistan ve Türkistan gibi) kartallarla kurt, tilki,
tavşan ve dağ keçisi gibi hayvanlar avlanırken, ülkemizde atmacalarla bıldırcın avı yapılmaktadır.
Ancak aşağıda ayrıntılı şekilde açıklandığı gibi bu avcılık şekli basit bir av şekli olmayıp, bir takım
zincirleme işlemler sonucunda gerçekleştirilebilmektedir.
İnceleme alanında yaşayan başlıca kuş türleri; güvercin, karga, ispinoz, karatavuk, bıldırcın,
atmaca, serçe, ördek, martı, karabatak, şahin ve çulluk gibi türlerden oluşmaktadır. Burada yaşayan
insanlarda büyük bir av merakı vardır. Avlanma ateşli silahlarla, kapan adı verilen tuzaklarla ve
atmacalar yardımıyla yapılmaktadır. Örneğin Artvin’in Hopa ilçesine bağlı Güvercinli Köyü ismini,
burada kuşların geçiş koridoru olarak kullandıkları bir eşiğe yüksek sırıklar dikilmesi ve sırıklara ağlar
gerilmek suretiyle kuşların avlanmasından almıştır. Yine özellikle sonbaharda eğitilen atmacalar
yardımıyla bıldırcın avlanması yöreye özgü başlı başına bir şenlik, bir festival halini almıştır (Koday,
2003: 50; Koday, 2014: 69).
Yöre halkı atmaca yakalamada kullanılan ağları genellikle kendileri yapmaktadır. Atmaca
yakalamanın iki yöntemi vardır, birincisi ve en eski yöntem, ''Skence'' yöntemidir. İkincisi ise
günümüzde en çok kullanılan yöntem olan çergede ğaço kuşu ile yapılan yakalama yöntemidir. Ağlar
ortalama 2.35 m genişliğe, 2.70 m yüksekliğe ve yaklaşık 1674 göze sahiptir. Dikdörtgen şeklindeki bu
ağlara yöresel olarak “opice”, “mosa”, “neferi” ve “kalisindomi” gibi isimler verilmektedir. Hazırlanan
ağ daha sonra atmacanın fark etmemesi için siyah boya ile suda kaynatılır. Atmaca avlanacak yerde ağ
yaklaşık 2.50 m’lik uzunluğundaki sırıklara takılarak gerilir.
Atmacaların göğüslerindeki yazı şekilleri, renkleri ve boyutlarına göre çeşitli isimleri vardır. Kara,
açık kara, çam kızılı, boz kızılı, açık sarı, ispir (Beyaz), büyük kara gibi renklerine ve boyutlarına göre
adlandırılır. Geçmiş yıllarda atmacanın rengine göğüs desenine bakılmazmış. Bunun aksine iyi av yapıp
yapmadığına bakılırmış. Şimdilerde ise atmaca, büyüklüğü, rengi, göğüs deseniyle sahibinin kolundaki
bir aksesuar gibi görülmektedir.
Türkiye’de atmacacılık Osmanlı İmparatorluğu zamanından beri geleneksel olarak yapılmaktadır.
Atmacacılık, Türkiye’nin kuzeydoğu bölgesindeki Rize ve Artvin illerinde yırtıcı kuş olarak kullanılan
atmaca (Acipiter nisus) ile genellikle bıldırcın avlama şeklinde uygulanmaktadır. Atmacacılık belgesi
alabilmek için adaylar eğitim alarak uygulanan sınavda başarılı olmak zorundadır. Atmaca ile
avlanmak için, atmacacıların avcılık belgesi alması da zorunludur. Atmacacıların iki atmaca yakalama
hakları olup, atmacalardan birisi göç döneminde bırakılmakta diğeri ise atmacacı tarafından sürekli
olarak tutulabilmektedir (Web 6.).
Atmacacılık kültürünün doğaya zarar vermeyecek şekilde sürdürülmesi amacı ile ulusal ve
uluslararası mevzuat dikkate alınarak, atmacacıların eğitilmesi, sertifika verilmesi, atmacaların
muhafazası, tutma ve bulundurma limitleri, doğaya bırakılması ile ilgili esas ve usuller belirlenmiştir.
Atmaca (Accipiter nisus) yakalamak, bulundurmak ve atmaca ile avlanmak için, Orman ve Su İşleri
Bakanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığı arasında imzalanan işbirliği protokolü kapsamında düzenlenen Avcı
Eğitimi Kursu’na ve ayrıca 6 ders saatlik Atmacacılık Kursuna katılmak ve başarı belgesi almış olmak
şarttır. Kurslara katılabilmek için 18 yaşını doldurmak ve derneğe kayıt olmak gereklidir. Atmacacılık
kursuna katılıp başarılı olanlardan dernek yönetim kurulunca yazılı olarak belirtilen atmacacılara,
kurs sonunda “Usta Atmacacı Sertifikası” verilir. Atmacacılığa yeni başlayacak, yeterli pratik
uygulaması olmayan kişilere ise “Aday Atmacacı Sertifikası” verilir. Aday atmacacılar usta atmacacı
yanında iki yıl süre ile eğitildikten ve yanında yetiştiği ustası dâhil kayıtlı olduğu dernekçe belirlenecek
üç usta atmacacının vereceği referanstan sonra “Usta Atmacacı Sertifikası” alırlar. Aday Atmacacı
Sertifikası ile atmaca tutulamaz, bulundurulamaz ve atmaca ile avlanılamaz. Aday Atmacacı
Sertifikalarının süresi beş yıldır ve vizeye tabi değildir. Aday Atmacacı sertifikası alanlar beş yıl içinde

Usta Atmacacı Sertifikası almamaları halinde bu belgeleri iptal edilir. 2014-2015 Av Dönemi Merkez
Av Komisyonu Kararı 4915 sayılı Kara Avcılığı Kanunu’nun 20.05.2014 tarih ve 13 Karar no ile madde
2 (5) Atmaca yakalamak amacıyla, atmacacılık sertifikası sahibi avcılar Serçe ve Kızıl Sırtlı Örümcek
Kuşu’nu tekrar doğaya canlı olarak bırakmak koşuluyla 02.08.2014 - 19.10.2014 tarihleri arasında
avlanma günleri ve zamanında yakalayabilir. Tutulan atmacalar şube müdürlüğünce halkalanacak ve
sertifikaya işlenecektir. Ğaço (serçe ve kızılsırtlı örümcek kuşu) yakalamada ragi ve serpme ağ
kullanılacak olup, atmaca yakalamada ise üçgen ağ ile hareketli ağ kullanılacaktır. Torba ağ (skance,
monta) ve sahipsiz ağ gibi zararlı usuller kullanılmayacaktır. Madde 16-(3) Atmacacılık, bu kararın
ekinde yer alan “Geleneksel Atmacacılık Esas ve Usulleri” ile yapılır. Atmaca sertifikası sahipleri, serçe
ve kızıl sırtlı örümcek kuşu olmak üzere toplam 6 kuşu avlanma süreleri içinde yakalayabilir. Usta
atmacacı sertifikası olan atmacacılar bir sezonda en fazla iki atmacayı 30 Ağustos 2014 - 12 Kasım
2014 tarihleri arasında her gün yakalayabilirler. Ustaca atmacacı iki atmacadan birini kışlamak üzere
alıkoyabilecektir. Atmacayı kışlatacak olanların barındırma yeri kontrol edilecektir. Hayvanın rahatça
hareket edebileceği genişlikte ve sağlıklı şartlarda barınma yeri bulunmayan kişilerin atmacalarına el
konulacaktır. Yakalanan atmacalardan biri ise mutlaka 15 - 22 Kasım 2014 tarihleri arasında şube
müdürlüğünce il veya ilçe düzeyinde belirlenecek bir günde sağlık kontrolü yapılarak doğaya
salınacaktır. Salınan atmacalar sertifikadan silinecektir. Atmacanın doğal olarak ölmesi halinde halka
muhafaza edilecek ve İldeki Şube Müdürlüğü bilgilendirilecektir. Atmacayı bulunduran veya elde
gezdirenler yanlarında sertifikasını bulundurmak ve kontrollerde göstermek zorundadır. Doğu
Karadeniz Bölgesi içerisinde avlama yapılmasına izin verilen iller Trabzon, Rize, Gümüşhane, Bayburt,
Artvin, Samsun, Ordu, Giresun, Amasya, Tokat illeridir. Madde 4-(1)’de avlana bilecek türün sayısı ise;
Bıldırcın 10, Serçe ve Kızıl Sırtlı Örümcek Kuşu (Atmaca yakalamak amacıyla, atmacacılık sertifikası
sahibi kişiler tekrar doğaya canlı olarak bırakmak kaydıyla yakalayabilir.) yılda toplam 6 adettir. Bu
talimatın uygulanmasını denetlemeye, Kanunun 20. maddesinde belirtilen birimler yetkilidir. Ayrıca
bu düzenlemelerin uygulamaya aktarılmasında, kontrol ve denetiminde atmacacılık veya avcılık
dernekleri ile işbirliği yapılacaktır. Atmacaların her türlü ticareti yasaktır. Yukarıda belirlenen esas ve
usuller dışında atmaca tutan, bulunduran veya avlanan atmacacıların sertifikası iptal edilecek ve
kendilerine bir daha sertifika verilmeyecek, atmacalarına el konulacak, yasal işlem başlatılacak ve
ayrıca Bakanlıkça öngörülen tazminat bedelleri talep edilecektir (Web 7.).
İyi huylu, güzel görünüşlü bir atmacayı kolunda taşımak bir ayrıcalık, bir onur kaynağıdır. Ağustos
ayı geldiğinde yani atmaca sezonu açılmasıyla bölge insanında büyük bir hareketlenme ve coşku
yaşanır. İnsanımız kollarında atmacayla gezer, park, bahçe ve kahvehanede oturur kolundaki atmacayı
bir bebek gibi öpüp koklar. Sohbet ortamlarında konuşulan günlük konular yerini atmaca ve atmaca
avı maceralarına bırakır. Yaşlılar atmaca ile ilgili yaşadıkları tecrübeleri gençlerle paylaşır. Tabiri caiz
ise insanlar atmaca ile yatar atmaca ile kalkar. Bölge insanının atmacaya olan bağımlılığı öyle bir
seviyededir ki atmacası öldüğünde günlerce üzülür, hastalandığında mutsuz ve agresif olur. İnsanı
böylesine etkileyen sevginin nedeni içgüdüsel olarak geleneklerine ve tarihine sahip çıkmanın içinde
uyandırdığı doyum ve mutluluk duygusudur. Yöre insanımızın atmacalarına olan bu gönülden bağlılığı
hayvan sevgisine gösterilebilecek en güzel örneklerden biridir. Ama bu kadar çok sevdiğimiz bir kuşun
neslinin devam etmesini sağlamak da hepimizin görevidir. Atmacanın neslinin yok olması demek
sadece bir kuş türünün tükenmesi demek değil aynı zamanda Doğu Karadeniz’in önemli kültürel
simgelerinden birinin de yok olması anlamına gelmektedir. Atmacanın soyunun devam etmesi için
tutulan atmacaları sezon sonunda tekrar doğaya bırakılmalı ki daha güzel yavrular yapmalarına fırsat
vermiş olmalı. Atmacaların ölümüne sebep olacak her türlü hareketten kaçınılmalı. Bu hem ata
sporunun devamını sağlamış hem de eski gelenekleri barındıran tarihsel bir mirasın devamını
sağlamış olacaktır. Bu noktada da atmacacılıkla ilgilenen ve atamaya değer veren yöre insanına büyük
bir görev düştüğü unutulmamalıdır (Web . 5).
Uzun yıllardan beri bazı yırtıcı kuş türleri Avrupa ve Türkiye'de avcılıkta kullanılmaktadır. Bunun
için farklı yöntemler kullanılmaktadır. Yırtıcıların bu amaç için yakalanmalarının ve yetiştirilmelerinin
başlangıcı kesin olarak bilinmemektedir. Fakat Asya'nın step alanlarında başladığı tahmin
edilmektedir. Göçebeler ve diğer avcı kavimler çok eski tarihlerden beri av esnasında yırtıcı kuş
türlerini kullanmışlardır (Berrens vd., 1983: 708). Bu yöntem sayesinde uçan avları yakalamak veya
koşan avı şaşırtarak av köpeklerinin eline düşürmek mümkün olmuştur. Başlangıçtaki tek amaç besin
olarak et sağlamak idi. Avcılıkta en çok kullanılan Doğu Atmacaları özel yöntemler kullanılarak
yakalanır. Bunun için öncelikle göçmen bir tür olan karakaş ya da Kızıl Sırtlı Çekirge Kuşu’nun (Lanius
collurio) yakalanması gerekir. Küçük bir tuzağın içine konan bir böcek, genellikle Danaburnu
(Gryllotalpa sp.) sayesinde bu kuşları avlamak mümkündür. Uzun göç esnasında yorulan deneyimsiz,
genç bireyler kolaylıkla bu tuzağa düşerler. Erginlerinin boyu yaklaşık 10 cm'dir. Pek çok avcı

tarafından ya göç esnasında her yıl yeniden yakalanırlar ya da daha önce yakalanan bireyler bir kaç yıl
kafeslerde tutulurlar. Yırtıcı kuşları yakalamak amacıyla tuzağa düşürülen bu kuşların beslenmesi için
yine diğer yırtıcı türlerinin etlerinden faydalanılması acı bir gerçektir. Bu amaçla her yıl on binlere
ulaşan sayıda yırtıcı kuş kurban edilmektedir (Turan, 1996: 207-209).
Atmaca avcılığı kısaca şu şekilde yapılmaktadır: İlk önce danaburnu yakalamak için sabunlu su
hazırlanmakta daha sonra sabunlu su, taşların altına ve böcekler tarafından kazılmış toprağa
dökülmektedir. Böylece sabunlu sulardan hoşlanmayan danaburnunun (Gryllotalpa gryllotalpa)
deliklerinden dışarı çıkması sağlanmakta ve yakalanmaktadır (Koday, 2014: 179).
Yakalanan danaburnu “ragi” olarak adlandırılan bir tuzağın içinden iple bağlanarak
sallandırılmaktadır. Bundaki amaç danaburnu yem olarak kullanılarak “Atmaca kuşu” veya “Ğaçu”
olarak adlandırılan Kızıl Sırtlı Çekirge Kuşu’nun (Lanius collurio) yakalanmasına çalışılmaktadır.
Göçmen ve ötücü bir kuş olan Ğaçu ya da Kızıl Sırtlı Çekirge Kuşunun (Lanius collurio) eylül ayı ortasına
kadar Doğu Karadeniz’de görülebiliyor. Ğaçu’nun dinlenmek için seçtiği yayla ya da çay bahçeleri
hazine değerindedir (Anadolu Jet Magazin, 2013: 62). Burada tuzak (ragi) iki bölmeli olup, kuş tuzağa
düşse bile yem olarak bırakılan danaburnunu yiyememektedir. Çünkü danaburnu yakalaması zor
olduğu için tuzak (ragi) iki bölmeli yapılmış olup, kapana düşen kuş diğer bölmeye geçememektedir



                                      (Fotoğraf 2).
Fotoğraf 2. Ragi kapanları, Kızıl Sırtlı Çekirge Kuşu ve Danaburnu böceğinden görünümYöre insanı kendine özgü geliştirmiş oldukları yöntemlerle atmaca avlar. Atmacayı yakalamak için
yem olarak kullanılmak üzere “Atmaca kuşu” veya “Ğaço” bu şekilde yakalanmaktadır. Daha sonra
atmaca kuşu bu defa yem olarak kullanılarak atmaca yakalanmaktadır. Bu işlem için de çalıların
arkasında (çerge) avcı görülmeyecek bir şekilde saklanır (Fotoğraf 3.). Burası insanlar için doğayla
başbaşa kalma dinlenme ve kafa dinlemek için ayrı bir öneme sahiptir. Bu saklanma yerleri
hazırlanırken bile insanlar büyük heyecan ve zevkle hazırlarlar. Bu saklanılan yeşilliklerle çevrili
kulübe tarzındaki yerlere ise yöresel olarak “tenta” adı verilmektedir. Burada “Opice” adı verilen
“atmaca ağı” gerilir. Danaburnu’ların yem olarak kullanılmasıyla yakalanan “atmaca kuşu” (Kızıl Sırtlı
Çekirge Kuşu (Lanius collurio)) Ğaço bu defa kendisi atmacaların yakalanması için yem olarak
kullanılmakta ve ayağına ip bağlanarak bir ağın üzerinde uçurtulmaktadır. Göçmen kuşların güneyden
kuzeye geçtikleri temmuz-ağustos aylarında bu işlem yapılmakta ve atmacalar bu ağların üzerinde
uçan Kızıl Sırtlı Çekirge Kuşu’nun (Lanius collurio) yakalamak için saldırmaktadır. Atmaca (Accipiter

nisus) ağın üzerindeki yem olarak kullanılan kuşu (Ğaço) yakalarken bu defa avcı “opice” olarak
adlandırılan ağı atmacanın üzerine kapatarak atmacayı yakalamaktadır.



                    Fotoğraf 3. Atmaca avcılığında kullanılan gizlenme yeriSüzülme olayına “oxuntsu” havaya doğru kavisli manevralar yaparak uçmasına ise “esthu”
denmektedir. Ayaklarına zarar vermemesi için “çhakşiri”, uçarken beli zarar görmemesi için ise bel
bağı denilen koruma takılır (Fotoğraf 4.). Yakalanan atmacaya ilk olarak yem yeme ve kola alıştırma
gibi eğitimler verilir.


Fotoğraf 4. Ğaço için göz bağı ve atmaca için kullanılan aksesuarlarAtmaca avcılarının amacı kuşa zarar vermek değildir. Çünkü koruma altında olan bu canlıların
ölümüne yol açmak bile suç teşkil etmektedir. Bu yüzden atmacanın sahibine alıştırılması için çok özen
gösterilir. Sahibi tarafından düzenli olarak beslenir, sık sık et yedirilir, eliyle atmacanın sırtı ve boğazı
okşanır, bol bol kalabalık yerlere götürerek insanlara alıştırılması sağlanır. Yırtıcı bir kuş olan
atmacanın bir iki hafta gibi kısa bir sürede sahibine alışık uysal bir hayvan haline getirilmesi oldukça
şaşırtıcıdır. Böylece uzun bir tuzaklar zincirinden sonra yakalanan ve eğitilen atmaca bıldırcın avlamak
için hazır hale getirilmektedir. Geçmiş yıllarda atmacalarla yakalanan bıldırcınlar temizlendikten
sonra tuzlanarak küplere doldurulur, kışın yenirdi. Atmaca, evin geçimine katkı sağlayan, sahibinin
yiyecek ihtiyacını karşılamasına yardımcı olan bir kuştur. Atmaca sevgisi böylelikle nesilden nesile
günümüze kadar ulaşmıştır.
Eğitiminde de ilk etapta yere konmayı bilmezler. Kuşun kuyruğuna ve ayağına zil takılır. Aksesuar
olarak ve kuşun kaybolmaması için. Bazı atmacalar çok sadık olurlar, bazıları da hiç sadık olmaz,
kaçarlar. Atmacayı eğitmek için yanında günde en az 2-3 saat bulunmak gerekir. Atmacaya çiğ et verilir.
Atmaca 15 gün içinde yanında günde 4 saat bulunarak avlanmaya hazır hale getirilir. Atmaca iyi
yetiştirilirse kendinden daha büyük hayvanları da avlar. İyi bir atmaca günde 100 tane bıldırcın
yakalayabilir. Atmaca normalde su içmez, sadece hasta olduğu zaman su içer. Hayvanın dışkısı
olduğunda hayvan hasta demektir. Hasta olduğunda yediğini kusar. Hastalığının ilacı sudur. Normal
zamanlarda su ihtiyacını doğadan yaptığı avlanmayla karşılar. Atmacaya Sinop’ta ad verilmez. ‘Gel
kızım!’ diye çağrılır. Atmacaya sert ve kaba davranıldığı takdirde hayvan da tepki verir ve sahibinden

soğur. Yaklaşık 1500- 2000 kişi atmaca besler. Atmacayı kimileri (lazlar) avucundan salar, kimileri de
kolundan salar. Avuç içinden salınan atmaca biraz ezilir (Güngör vd., 2014: 11).
Avda genellikle daha güçlü ve dayanıklı olduğu için dişi atmaca tercih edilir. Erkek atmaca ise
dişisine göre iyi avlanamadığı ve eğitilmesi kolay olmadığı için tercih edilmez. Atmacayla bıldırcın
avcılığında, atmacanın ayağına 1,5-2 metre uzunluğunda bir ip ve bir çıngırak (zil) bağlanmaktadır.
Çıngırak atmacanın ormanın içerisinde nereye gittiğini tespit edebilmek içindir. Av köpeklerinin
yardımıyla bıldırcınlar saklandıkları yerden uçurtulmakta, sonra avcının elindeki atmaca bir mızrak
gibi bıldırcının üzerine fırlatılmaktadır. Muhtemelen “atmaca”, adını avının üzerine fırlatılmasından
almıştır. Ava çıkarılmadan bir gün öncesinden aç bırakılan atmaca, derhal bıldırcını yakalamakta ve
yemeye çalışmaktadır. Bu sırada zaten aç olan atmaca yakaladığı bıldırcını sahibine vermemekte ve
saldırganca davranmaktadır. Avcı önceden atmacanın ayağına bağlamış olduğu ipin de yardımıyla
atmacayı yakalayıp tutmuş olduğu bıldırcını kendisi almaktadır.
Atmacacılık geçmişi Lazlarda çok eskiye dayanmaktadır. Tüfeğin henüz icat edilmediği zamanlarda
Lazların yaşadığı bu güzel ve çetin coğrafyada yiyecek ihtiyaçlarını karşılayabilmek için geliştirdikleri
birçok muhteşem teknikten biri olduğu düşünülmektedir. Bıldırcınlar Karadeniz’i aşarak geldikleri için
karaya ulaştıklarında dinlenmek ve yemlenmek amacıyla yere iner, otların, çayırların arasında
saklanırlar. Göçleri esnasında yağmur yağarsa, kanatları ıslanınca uçmakta zorlanır, sürüler halinde
düzlüklere, açık alanlara inip, havanın düzelmesini beklerler. Genelde geceleri uçarlar. Bunun sebebi
yönlerini bulmak için yıldızlardan yararlanmalarıdır. Bıldırcınların kuyruk tüyleri yoktur, bu yüzden
havada kolay yön değiştiremez, düz uçarlar. Uçarken keskin dönüşler yapamadıkları için atmacalara
ve diğer yırtıcı kuşlara kolay av olurlar. Lazlar, otların arasından kalkıp uçan bu kuşları nasıl
yakalayacağını bulmaya çalışırken atmacaların bıldırcınları doğal hayatta kolayca yakalayabildiğini
görünce atmacayı nasıl yakalayabileceğini, nasıl eğitebileceğini bulmaya çalışmıştır.
Avcılık için, bir yaşını doldurmamış olanlar genellikle tercih edilir. Başından sonuna kadar büyük
bir uğraş, ustalık ve sabır gerektiren atmacacılık, bölge kültürü içerisinde kendine has bir yer
edinmiştir (Web . 5). Kısaca atmaca avcılığı bir “tuzaklar zinciri” olup, hayvanların yakalanması için,
hayvanların yem olarak kullanıldığı, yakalanan hayvanın bir başka hayvanı yakalaması için, av silahı

olarak kullanıldığı karmaşık bir avcılık şeklidir. Bir başka anlatımla “atmaca avcılığı” bıldırcın

yakalamak için danaburnu, Kızıl Sırtlı Çekirge Kuşu’nun (Ğaçu), atmaca ve köpeklerin kullanıldığı bir

av şeklidir.
5. Atmaca Avcılığının Kültürel Boyutu

Araştırma sahası, iklim koşulları, doğal yapısı ve kültürel değerleri ile ülkemizin diğer
bölgelerinden farklı özellikler barındırmaktadır. Kendine has coğrafyanın oluşturduğu şartlara her
alanda uyum sağlamış bölge sakinleri insanlığın en eski meraklarından biri olan avcılığı da kendine
özgü hale getirerek bir tutku halinde yaşamaktadır (Anonim, 2008: 34). Yöre insanının sanatsal ve
kültürel faaliyetlere karşı büyük ilgisi vardır. Nitekim Artvin iline bağlı Arhavi ilçesinde, Arhavi Sanat
ve Kültür Şenliği ve Derecik (Sidere) Festivali olmak üzere iki tane büyük şenlik yapılmaktadır.
Temmuz ve ağustos aylarında yapılan bu şenliklerde avcılık, mısır ayıklama, sütten tereyağı çıkarma
gibi değişik yarışmalar düzenlenmektedir. Fakat yöreye has olarak yapılan atmaca avcılığı, başlı başına
bir kültür ve bir tutku halini almıştır.
Doğu Karadeniz sakinleri yörede ilkbahar, yaz, sonbahar, kış ve atmaca olmak üzere beş mevsimin
olduğunu söylemektedirler. Avcılık sezonunun başlangıcına her yıl “Merkez Av Komisyonu Kararı”
toplantısıyla karar verilmektedir. Atmacanın yakalama sezonu 30 Ağustos-15 Kasım tarihleri arasında
olup, yörede eylül-ekim aylarında ise atmacayla bıldırcın avlanmaktadır. Ekim ayı sonlarına doğru
göçmen kuşların kuzeyden güneye göçleri başlamaktadır. Avcılar atmacalarını ya bütün yıl evlerinde
beslemektedirler, ya da göçmen kuşların dönüşünde serbest bırakmaktadırlar. Daimi olarak bakılacak
bir ve av dönemi sonrasında serbest bırakılmak üzere toplamda ikiden fazla atmaca bulundurmak av
yasakları kapsamına girmektedir. Ancak avcılar evcilleştirilen atmacaların evcilleştirildiği için serbest
bırakıldığında başka kuşlara yem olduğunu iddia etmekte ve serbest bırakmakta isteksiz
davranmaktadırlar (Koday, 2014: 180-181).
Atalarından kalan kültürel miras olan atmacacılık, çok zahmetli bir avcılık şekli olup, “atmaca
avcılığı” yöre insanının bir kültürü, bir tutkusu olmuştur. Yörede yaşayan hemen hemen her kesimden
insan tarafından yapılmaktadır. Yörede atmaca kültürünü devam ettiren insanlar farklı şekillerde
tanımlanmaktadır. Çünkü atmacacılık farklı aşamalardan oluşan bir kültürdür. Buna bağlı olarak
sadece atmaca yakalayanlar ve o zevki yaşadıktan sonra atmacayı serbest bırakanlar, atmacayı

yakaladıktan sonra eğiterek sadece bakanlar, atmacayı yakalayarak çeşitli eğitimlerden geçirdikten
sonra avcılık yapmak için yararlananlar şeklinde sınıflandırmak mümkündür.
Eskiden Sinop’ta da aynı gelenek vardı. Burada bıldırcın zamanı hava çiselediği zaman dökülen
bıldırcınlar lüküs ve avgar diye tabir edilen aletlerle yakalanırdı ve bunlar geleneksel halde yapılırdı.
Ama bunlar zamanla yasaklandı. O zamanlar atmaca ile avcılık çok popülerdi. 1990’lı yıllara kadar
atmaca ile avcılık çok yapılıyordu. Bu avcılık babadan oğula geçerek devam etmekteydi (Güngör vd.,
2014: 8). Atmaca bakımı oldukça zor, özel ilgi ve bakım gerektirmektedir. Bir çocuk gibi atmacayla
ilgilendikleri görülmektedir. Atmaca, doğada kuş türleri ve diğer küçük canlılarla beslenirken, sahipleri
onları suda pişirilen tuzsuz yumurta ve yağsız, damarsız yumuşak et ile beslemektedir. Atmacayı böyle
özenle beslemek bile sahiplerine büyük zevk vermektedir.
Sahada atmacayla ilgili çok sayıda şarkı, türkü ve fıkraların olması da ayrı bir kültürel zenginliktir.
Atmaca tutkunu insanların, kollarında veya omuzlarında gururla taşıdıkları (Fotoğraf 5.) atmacalarıyla
parklarda, kahvehanelerde veya açık alanlarda toplanarak yaptıkları sohbetler ve anılarını birleriyle
paylaşmaları görülmeye değerdir (Koday, 2014: 183).
Bir önceki konuda değinilen yöresel atmacacılık ve avcılık terimleri atmaca avcılığının kültürdeki
yerini kanıtlar mahiyettedir. Atmacalara fizyolojik özelliklerine ve hareketlerine göre adlandırmalar
yapılmaktadır. Bu nedenle atmaca kültürü yöre kültürü içerisinde farklı bir yere sahiptir.
Fındıklı ilçesine bağlı Avcılar köyü, adını muhtemelen yörede yaygın olarak yapılan atmaca
avcılığından almış olabilir. Atmaca avcılığı yoğun olarak Sinop ve Rize’den Gürcistan sınırındaki Sarp’a
kadar olan bir sahada hatta Karadeniz kıyısından iç kısımda yer alan Artvin’in Borçka ve Murgul
ilçelerinde de yaygın olarak yapılmaktadır. Bu yöreye özgü farklı bir kültür olan atmaca avcılığının
incelenmesi ve tanıtılması sadece Türkiye’de değil aynı zamanda bütün dünyada daha çok insanın
dikkatini çekecektir (Koday, 2014: 109). Atmaca avcılığı yörede yüzyıllardan beri yapılmaktadır.
Önceden isteyen herkes atmaca avcılığı yapmaktaydı. Ancak günümüzde de isteyen herkes
yapabilmekle beraber, İlçe Halk Eğitim Merkezi ve Milli Parklar Yaban Hayatı Koruma Müdürlüğü’nden
sertifika almaları gerekmektedir. Sertifika almadan kaçak avlanmanın cezası 7.500 TL (yaklaşık 2500
dolar)’dir. Bir tutku olduğu için azda olsa yörede kaçak atmaca avcılığı yapılmaktadır. Atmacacılık
kültürünü devam ettirilmesi adına 1999’da Rize Atmaca ve Atmacacılık Kültürünü Koruma ve Yaşatma
Derneği kurulmuş olup, 315 üyesi bulunmaktadır.


                      Fotoğraf 5. Atmaca tutkunlarından bir görünümAtmacacılık kültürü eskiye nazaran azalmıştır. Genç neslin ata kültürünü devam ettirmediği ve ilgi
duymadıkları gözlenmiştir. Oysaki çocukluta atmacacı büyüklere özenti duyulur ve büyüyünce güzel
atmacalar yakalayıp kollarında oturtup gezdirecekleri günleri hayal ederlerdi. Kollarında çubuktan
atmacalarla atmacacılık oynanırdı. Yöre insanında atmaca sevgisi çocuk yaşlarda başlamaktadır.
Görüşülen insanlardan edinilen bilgilere göre mahallede eskiden herkesin atmacası olduğu ancak
şimdi parmakla gösterilecek kadar az atmacacı kaldığı belirtilmiştir.
Binlerce yıllık geçmişe sahip olan Anadolu şehirlerinin topraklarında tarihi ve kültürel eserlerin
yanı sıra, bulunduğu yöreyle simge haline gelmiş bazı kuş ve diğer hayvan türleri bulunmaktadır. Bazı
iller, o ile özgü hayvanların adıyla anılır olmuştur. Sivas’ın “Kangal Köpeği”, Denizli’nin “Horozu”,
Ankara’nın “Keçisi”, Van’ın “Kedisi” Erzurum’un “Çift Başlı Kartalı” bunlardan bazılarıdır. Rize
denilince de ilk akla gelen hayvan “Atmaca”dır.
İnsanlık tarihi boyunca çok sayıda devletin ve kurumun simgesi olan yırtıcı kuşlar her zaman
gücün, asaletin, özgürlüğün ve hakimiyetin sembolü olmuşlardır. Gururlu ve asil bir duruşa sahip olan
atmaca da Karadeniz insanı için her zaman ayrı bir yere sahip olmuştur. İyi huylu, güzel görünüşlü bir
102
atmacayı kolunda taşımak bir ayrıcalık, bir onur kaynağıdır. Ağustos ayı geldiğinde yani atmaca sezonu
açılmasıyla bölge insanında büyük bir hareketlenme ve coşku yaşanır. İnsanımız kollarında atmacayla
gezer, park, bahçe ve kahvehanede oturur kolundaki atmacayı bir bebek gibi öpüp koklar. Sohbet
ortamlarında konuşulan günlük konular yerini atmaca ve atmaca avı maceralarına bırakır. Yaşlılar
atmaca ile ilgili yaşadıkları tecrübeleri gençlerle paylaşır. Tabiri caiz ise insanlar atmaca ile yatar
atmaca ile kalkar. Bu tutkuyu anlatmak için halk arasında anlatılıp gülünen çok fıkra vardır. Bunlardan
biri şöyledir: Rus sınırına yakın Karadenizlinin biri, atmacayı bıldırcının üzerine salmış ve atmaca
bıldırcını kaptığı gibi Rus sınırından 1,5-2 km içeri girip bir ağaca konmuş. Avcı da atmacanın peşinden
koşmuş. Sınır boyunca sıkı tedbir alan Rus muhafız askerleri avcının böylesine rahat sınırı geçmesine
hayret edip sormuşlar. “Rus hududunun nereden başladığını bilmiyor musun?” diye. Avcı da Rus’a
cevabı vermiş: “Atmaca zamanı lazın hududu yoktur.” İşte bu fıkra, Doğu Karadenizlinin atmaca
merakını çok daha iyi ifade etmektedir. Bölge insanının atmacaya olan bağımlılığı öyle bir seviyededir
ki, atmacası öldüğünde günlerce üzülür, hastalandığında mutsuz ve agresif olur. Rize insanımızın
atmacalarına olan bu gönülden bağlılığı hayvan sevgisine gösterilebilecek en güzel örneklerden biridir.
Atmacanın neslinin yok olması demek sadece bir kuş türünün tükenmesi demek değil aynı zamanda
Doğu Karadeniz’in önemli kültürel simgelerinden birinin de yok olması anlamına gelmektedir.
Atmacanın soyunun devam etmesi için tutulan atmacaların sezon sonunda tekrar doğaya bırakılması
ve atmacaların ölümüne sebep olacak her türlü hareketten kaçınalımalıdır. Böylece hem ata sporunun
devamını sağlamış, hem de eski gelenekleri barındıran tarihsel bir miras sürdürülmüş olacaktır (Web
5.).
Yörede atmacayla ilgili birçok mani ve şarkı sözleri yazılmış dilden dile dolaşmaktadır. Bunlar
Türkçe olduğu gibi Lazca yazılanlar da vardır. Bunlara örnek verilecek olunursa: “Atmacalar üç vurur
bir süzülür, tutamasa İzzet Dayı üzülür”. Bu anlamlı sözde ayrıca gizli olan bilgi ise, atmacaları diğer
kuşlardan ayırt edebilmek için atmacacılar kuşun kanat çırpışı ve gökyüzündeki süzülüşlerine
bakarlar. Böylece uçan kuşun atmaca olup olmadıklarını kolayca anlarlar. Bir diğer mani ise atmacaya
sevgi duyan Ali Dayı için yazılmıştır: “Geldi ağustos ayı, neredesin Ali Dayı, bıldırcınlar geliyor, hazırla
atmacayı”. Atmaca sevgisi sevgililer arasında da mani yazılmasına yol açmıştır. “Atmacayı vurdular, bir
avuç kanı için, gel edelim sevdalık, babanın canı için”. “Ne sifteri ne kikva, Var golulun doğani, hamseri
meptare, keşemiği yorgani” lazca yazılan bu maninin Türkçesi ise “Ne atmaca ne ince kuş, hiç geçmiyor
doğan, bu akşam geleceğim, çıkar bana yorganı”. Tabi ki, Türkçeye çevrilirken okunuşları Lazca kadar
anlamlı olamamaktadır. Bölge insanının atmacaya olan bağımlılığı öyle bir seviyededir ki atmacası
öldüğünde günlerce üzülür, hastalandığında mutsuz ve agresif olur. İnsanı böylesine etkileyen sevginin
nedeni içgüdüsel olarak geleneklerine ve yaban hayatına olan sevgi duygusudur.

6. Sonuç ve Değerlendirme

Anadolu insanı için son derece önemli bir yere sahip olan avcılık, bu geleneğin tarihin derinliklerine
uzanan büyük bir kültürün izin olduğunu göstermektedir. Orta Asya Türklerinden, Selçuklu ’ya ve
Osmanlı’dan günümüze ulaşan bu kültürün korunması oldukça önemli olup, doğaya saygıyı temsil
etmesi açısından da sürdürülebilirliği çok iyi temsil etmektedir. Atmaca avcılığı Karadeniz’e özgü bir
kültür olup, burada yaşayan bazı insanlar için vazgeçilmez bir tutku haline gelmiştir. Bu avcılık için
insanların harcadığı zaman ve çektikleri sıkıntılar dikkate alındığında yakalanan avın hiç bir önemi
bulunmamaktadır. Ancak kendini atmaca avcılığına adamış insanlar tarafından olayı
değerlendirdiğinizde bu durum son derece zevkli ve vazgeçilmez bir kültürel etkinliktir. Atmaca
avcılığı, yukarıda da açıklandığı gibi basit bir avcılık şekli olmayıp, bir avcılık zincirinin en önemli
halkasını oluşturmaktadır. Böyle bir avcılık şekli Türkiye’nin başka yerlerinde yapılmadığı için atmaca
avcılığı kültürü; Doğu Karadeniz yöresine özgü en önemli kültürel faaliyetler arasında yer almaktadır.
Günümüzde atmaca avcılığına ilginin giderek azaldığı görülmektedir. Bu ata sporunun ve kültürün
devam ettirilmesi oldukça önemlidir. Gençlerin bu kültüre olan ilgilerini artırmak adına ulusal ve
uluslararası festivallere ve tanıtıma özen gösterilmelidir.

Katkı Belirtme

Arazi çalışmaları esnasında ve yüz yüze yapılan mülakatlarda yardımlarını esirgemeyen yöre
sakinlerine teşekkür etmeyi bir borç biliriz. Ayrıca arazi çalışmalarına eşlik eden ve her zaman
yardımlarını esirgemeyen Prof. Dr. Saliha KODAY’a, değerli katkılarından dolayı Ahmet GÜVEN’e ve
Murat GÜVEN’e teşekkür ederiz.
KaynaklarAnonim (2008). Fındıklı (Tanıtım El Kitabı), İstanbul: Umur Basım.103
Anonim, (2013), Anadolu jet Magazin.
Balkaya, H. (2012), Atmaca (Accipiter nisus) ve Güvercinin (Columba livia) Plexus Lumbosacralis
ve Dalları Üzerinde Karşılaştırmalı Makroanatomik ve Subgros Bir Çalışma. Erzurum: Atatürk
Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Yayınlanmamış Doktora Tezi.
Berrens. K, Bezzel, E., Von Braunschweig, E., Dietzen, W., von Eggeling, F. K, Glanzer, U., Helemann,
W., Leonhardt, P., Reb, W., Schneider, E.,Sperber, G., Stief, R., Urban, )., Walz, K., Lagd Lexikon. (1983).
BL V. Verlagsgeselschaft.
Çaparlar, A. (2014), Türklerde Av ve Avcılık Kültürü Üzerine Biblografik Bir Deneme, (Ed. Haydar
Çoruh)Pir-i Fani Yakup Çoruh Armağanı (Av Sanatında 60 Yıl), Hatay: Pozitif Maatbası.
Göktürk, T, Artvinli, T, Bucak, F. (2008), Artvin Kuş Faunası. Artvin Çoruh Üniversitesi, Orman
Fakültesi Dergisi, 9 (1-2), 33-43.
Güngör, A., Çinar, N., Uslu, B. ve Çiftçi, E. (2014), Sinop Bölgesinde Av ve Avcılık, Dergi Karadeniz,
22, 1-13.
Güven, Ö. ve Hergüner, G. (1999), Türk Kültüründe Avcılığın Temel Dayanakları, PAÜ. Eğitim
Fakültesi Dergisi, 5, 32-49.
Hilgerloh, G. (2009), The Desert At Zait Bay, Egypt: A Bird Migration Bottleneck of Global
Importance. Bird Conservation International, BirdLife International, 1-15.
Huş, S. (1974), Av Hayvanları ve Avcılık, İstanbul: İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Yayınları.
İlhan, N. ve Şenel, M. (2008), Dîvânu Lugat’it Türk’e Göre Av, Avcılık Ve Hayvancılıkla İlgili
Kelimeler ve Kavram Alanları, Turkish Studies, 3 (1), 259-277.
Kahraman, A. (1995), Osmanlı Devletinde Spor, Ankara: Kültür Bakanlığı Yayını.
Koday, S. (2000). Murgul Çayı Havzasının Coğrafyası. Erzurum: Atatürk Üniversitesi Yayınları.
Koday, S. (2003), Doğu Karadeniz Bölümünde Yerleşmenin Coğrafyasından Kaynaklanan Sorunlar,
Karadeniz Teknik Üniversitesi Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Doğu Karadeniz Bölgesinde Kırsal
Alanda Ulaşım ve Yerleşim Sorunları ve Çözümleri Sempozyumu.
Koday, Z. (2003), Arhavi Çayı Havzası’nın Coğrafyası, Erzurum: Atatürk Üniversitesi Yayınları.
Koday, Z. (2014). Fındıklı İlçesinin Coğrafyası, Erzurum: Mega Ofset.
Lehikoinen, A. (2011), Advanced Autumn Migration of Sparrowhawk Has Increased The Predation
Risk of Long-Distance Migrants in Finland. PLoS ONE, 6 (5), 1-4.
Newton, I, ve Marquiss, M. (1983), Dispersal of Sparrowhawks Between Birthplace and Breeding
Place. Journal of Animal Ecology, 52 (2), 463-477.
Newton, I. (1976), Breeding of Sparrowhawks (Accipiter Nisus) In Different Environments. Journal
of Animal Ecology, 45 (3), 831-849.
Newton, I. ve Rothery P. (2000), Post-fledging Recovery And Dispersal of Ringed Eurasian
Sparrowhawks Accipiter Nisus. Journal of Avian Biology, 31, 226-236.
Sustaita, D. (2008), Musculoskeletal Underpinnings to Differences in Killing Behavior Between
North American Accipiters (Falconiformes: Accipitridae) and Falcons (Falconidae). Journal of
Morphlogy, 269 (3), 283-301.
Tavkul, U. (2001), Karaçay-Malkar Kültüründe Avcılık ve Av Tanrısı Apsatı, Kırım Dergisi, 9 (34),
36-41.
Turan, L. (1996), Yırtıcı Kuş Türleri İle Avcılık, Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 12,
207-209.
Web 1. T.C. Orman ve Su İşleri Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü, Sürdürülebilir Avcılık İçin Temel Eğitim, konyasube.ormansu.gov.tr
Web 2. https://en.wikipedia.org/wiki/Eurasian_sparrowhawk
Web 3. http://www.kuslar.gen.tr/atmaca.html
104
Web 4. http://gencrize.com/haber/atmaca/
Web 5. http://kalkandere.com/atmaca.html
Web 6. T.C. Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü, Türkiye’de Av ve Yaban Hayatı, 2013, Ankara. www.milliparklar.gov.tr/kitap/77/AV_YABAN_TR.pdf
Web 7. www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2014/05/20140528M1-3.docx


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder