28 Ekim 2019 Pazartesi

Eski Türklerde Spor Tarihi AVCILIK




Eski Türklerde Spor Tarihi


AVCILIK

Osmanlı padişahları avcılığı çok sevip önem verdiklerinden devlet himayesine aldıkları sporlardan birisi de avcılık olmuştur. Osmanlılarda, kendilerinden önce yaşamış Türk devletleri gibi avcılığı savaşa hazırlanmanın bir eğitim yöntemi olarak kullanılırdı.
Avlar, törenli ve törensiz olmak üzere iki şekilde yapılırdı. Kısa süre içerisinde az kişiyle ve saraya yakın yerlerde yapılan avlar törensiz yapılırdı. Bu avlar, bir veya iki gün sürerdi. Uzun zaman alacak ve günlerce sürecek avlar törenli yapılırdı. Bu tür avlar genellikle sürek avları idi. Avlar genellikle av hayvanlarının çok olduğu Bursa, Edirne ve Rumeli bölgelerinde yapılırdı. Sürek avına çıkmadan önce şu hususlar göz önüne alınarak gerekli önlemler alınırdı:
1. Av yerine hangi yoldan gidilip dönüleceği
2. Gidilecek yol üzerinde av ve sürgün yerlerinin belirlenmesi
3. Yol üzerinde nerelerde yemek yenebileceği
4. Enderun, Birun ve Yeniçeri Ocağından kaç avcı sekbanının katılacağının belirlenmesi
5. Nerede, kaç günlük erzak depolanacağı
Ok atıcılığı, Osmanlı Döneminde tarihinin en üst düzeyine ulaşmıştır. Okçuluğun Osmanlılarda üst düzeye ulaşmasında Türk milletinin yaşantısı, millî kültürüne bağlılığı ve inançları etkili olmuştur. Orhan Bey, Bursa’da atıcılar alanını yaptırmış ve halka açmıştır. Yıldırım Beyazıt ise bu alanı koruma altına aldırmış ve Gelibolu’da ok meydanı yaptırmıştır. Osmanlılarda ok meydanlarının sayısı zamanla artmış, sarayda okçulara ayrı bir değer ve önem verilmiştir.
Ayrıca: Okçu tekkelerinde sicil defteri tutulur, kemankeşlerin yaptıkları dereceler günübirlik bu defterlere yazılırdı. Bu defterlerde yer alabilmek için en az 900 gez (594 metre) uzaklığa ok atabilmek şarttı. Bu mesafeye ok atanlara, günümüzdeki lisans olarak kabul edilen “kabza” verilirdi. Okçular kanunnamesinde en çok özen gösterilen konu saygı ve centilmenlikti. Tekke ve yarış meydanıyla ilgili tüm protokol kuralları kanunnamede belirtilmişti.
Fatih Sultan Mehmet, Ok Meydanı’nı ok atıcılarına vakfetmiş, düzenli spor örgütünün kurulmasını sağlamıştır. Okçuların kış aylarını boş geçirmemeleri için İstanbul Unkapanı’nda bir tesis yaptırmış, Osmanlı Devleti’nin çeşitli bölgelerinde okçuluk çalışmalarının yapılması için tekkeler kurdurmuştur. Bu kuruluşlara “kemankeş tekkesi”, “trendazlar zaviyesi”, “atıcılar dergâhı” gibi adlar verilmiştir. Bu tekkeler günümüzdeki spor kulüpleri gibi faaliyetler göstermiştir.
Ok yarışları, “menzil atışı” (uzaklık atışı) ve “puta atışı” (hedefe atış) olmak üzere iki şekilde yapılırdı. Atışlar 52,80 metre genişliğinde bir koridor içinde yapılır, ok bu koridor dışına çıkarsa, atış geçersiz sayılırdı. Bu koridor bayraklarla belirlenirdi. Menzil atışları dört kategoride yapılırdı. Birinci kategoride yaşlı okçular yarışırdı, ikinci kategoride “dokuz yüzcüler” dokuz yüz ile bin gez arasında ok atmış okçular, üçüncü kategoride “binciler” bin ile bin yüz gez arasında ok atmış okçular, dördüncü kategoride “bin yüzcüler” bin yüz gezi geçen okçular yarışırdı. Okunu en uzağa düşüren yarışçı kazanırdı. Yarışlarda rekor kırmaya “menzil dikmek” denirdi. Rekor kıranların okunun düştüğü yere “menzil taşı”, başarıyı yansıtır “anı taşı” dikilirdi. Bu taşın üzerinde kemankeşin adı ve attığı uzaklık yazılırdı.
‘’Gez’’ ; Orta boylu bir kişinin normal olarak attığı bir adım boyu 1 gez olarak kabul edilir. Yaklaşık olarak 66 cm’dir. Bir okun boyu da 1 gezdir.

Kaynak
Eski Türklerde Spor Tarihi 3 AVCILIK

Mert Ahmet CANBAZ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder