13 Ekim 2019 Pazar

Osmanlı İmparatorluğu‟nda avcılık ve av teşkilatı


Avcılık
 Osmanlı İmparatorluğu‟nda avcılık ve av teşkilatı


 Son derece gelişmiş olup, padişahlarının ve şehzadelerinin av seferleri düzenlemesi devletin kuruluş yıllarına kadar uzanmaktadır. Bazı istisnalar dışında Osmanlı İmparatorluğu‟nun kuruluşundan IV.Mehmed (1648-1687)‟e kadar, bütün Osmanlı padişahları, avcılıkla ilgilenmiş ve çeşitli av seferleri tertip etmişlerdir. Osmanlı av geleneği için lakabını da bu merakından alan IV.Mehmed‟in ayrı bir yeri vardır (Çelik, 1999).

 Osmanlı av seferleri, harp seferlerinin bir prototipi şeklinde görünmektedir. Osmanlı‟da av seferi denildiği zaman, ne çeşit av yapılacağı önem kazanmaktadır. İki çeşit av olup, bunlardan birincisi kuşların dışındaki hayvanları avlamak için uygulanan sürgün veya sürek avıdır. Diğeri ise, yırtıcı kuşlarla yapılan kuş avıdır (Türkmen, 2009).

Osmanlı İmparatorluğu‟nda avcılık müessesesinde görevli kişilere “av halkı” denilmiştir. Av halkı avlanmada kullanılmak üzere pars, tazı, zağar ve yırtıcı kuşları eğiterek ava alıştırmışlardır. Bunlara yaptıkları işlere göre doğancılar, şahinciler, atmacacılar, samsoncular, tazıcılar, seksoncular gibi isimler almaktadır (Uzunçarşılı, 1985). Bunların ismiyle zikredilen Doğancılar Meydanı, Samsonhane mesiresi gibi yerlerinin bulunduğu Evliya Çelebi Seyahatnâmesi‟nde görülmektedir (Evliya Çelebi, 2006).

 Ava çıkılmadan önce bazı konular göz önünde tutularak gerekli tedbirler alınmıştır. Neredeki av yerlerine, hangi yoldan gidilip, hangi yoldan dönüleceği, belirlenen yol üzerindeki av ve sürgün yerlerinin tespiti, yol üzerindeki hangi menzillerde konaklanacağı, nerede oturak, nerede yemeklik olacağı, padişahın hangi şehir ve kasabada kimin konağında kalacağı, Enderûn‟dan, Bîrûn‟dan, Yeniçeri Ocağı‟ndan ne kadar avcı ve sekban gideceği, sarayda gözaltında bulundurulan şehzadelerin götürülüp götürülmeyeceği, valide sultan ve hasekilerin gidip gitmeyeceği, sadrazamın ve kubbe vezirlerinin katılıp katılmayacağı, nerede kaç günlük erzak depolanacağı, padişaha kimin kaymakamlık edeceği gibi konular önceden belirlenmiş ve görevliler buna göre hazırlık yapmışlardır (Kahraman, 1995).

 Osmanlı‟nın icra ettiği av seferleri, basit faaliyetler olmayıp her türlü kurumu ve görevlisi olan organize yapılan işler silsilesiydi. Bu faaliyetler ve yapılan büyük masraflar padişahın ve devlet adamlarının zevkinden ziyade, modern talimli orduların olmadığı dönemlerde askerin talimli tutulması ve manevra kabiliyetini artırmaya matuf faaliyetler olarak görülmekteydi. Devlet organlarının küçük bir nüvesi sanki bir sefer oluyormuş gibi teyakkuzda tutularak, savaş olduğunda ise acemilik göstermemeleri sağlanmaktaydı (Türkmen, 2009).

 Evliya Çelebi Seyahatnâmesi‟nde, padişahın katıldığı avlara dair bilgi bulunmasa da, çeşitli hayvanları avlayan avcılar, kullandıkları yöntemler ve av hayvanları ile ilgili birçok  bilgi mevcuttur. Osmanlı‟da çok sayıda avcı olduğu ve avcıların çeşitli av hayvanlarında ihtisaslaştıkları görülmektedir.

 İstanbul‟daki kuş avcıları esnafı hakkında dükkânlarının olmadığı, 500 avcı olduklarını, okçulara yelek tedarik ettiklerini, güçegen, kartal, toy, kuğu yelekleri getirdiklerini ve tüfek atıcı avcılar oldukları şeklinde bilgi vermiştir. Avcılar esnafının da dükkânlarının olmadığını, okçulara yelek tedarik ettiklerini, av için edil doğan, dal doğan, sunkur, Toygun, karçığa, şahin, zağanos, balaban, çakır, taştülek, devlengeç, karakuş, atmaca doğanları kullanarak kaz, turna, turaç, süğlün, keklik, çil, ördek, sürhab, balıkçıl, toy ve karabatak avladıklarını kaydetmiştir (Evliya Çelebi, 2006).

 Serçe ve başka kuş avcıları esnafının da dükkânları olmadığını bağ ve bahçe kenarlarında tuzak kurup, yapışkan maddeleri çalılara sürerek serçe, iskete, filorine, baştankara, ispinoz, saka, bülbül gibi kuşları avladıklarını yazmıştır (Evliya Çelebi, 2006).

Kuş ve başka hayvan avcıları esnafının 200 kişi olduklarını çakırcıbaşı, doğancıbaşı, şahincibaşı, atmacacıbaşı, bostancı ve Yeniçeri Ocağı tazıcıbaşıları ve Istıranca avcı odaları yeniçerisinin ferman gereği bunlara müdahale edemediklerini, İstanbul‟un dört tarafında, Çekmece göllerinde ve Terkos‟da kuğu, saka kuşu, yeşilbaş ördek ve alaca vurduklarını yazmıştır (Evliya Çelebi, 2006).

Kürkçüleri esnafının 500 dükkânı olduğunu ve bunların 1000 kişi olduklarını yazmıştır. Hayvan postlarını giyip, dağlarda o hayvan gibi gezip, hayvanları o şekilde avladıklarını, samur, vaşak, zerdeva, sansar, sincap, kakım, tilki, avladıklarını kaydetmiştir. Arslan, kaplan, pars, ayı tedarik ederlerdi (Evliya Çelebi, 2006)







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder