15 Ekim 2019 Salı

SAKSONCUBAŞI

Kanûnî Sultan Süleyman’ın Saksoncubaşı Mehmed Ağa ile ilgili iki hükmü (BA, MD, nr. 5, s. 519, hk. 1422, 1423)

         Kanûnî Sultan Süleyman’ın Saksoncubaşı Mehmed Ağa ile ilgili iki hükmü (BA, MD, nr. 5, s. 519, hk. 1422, 1423)
                 

                      SAKSONCUBAŞI



Bazı kaynaklarda ve resmî 
belgelerde seksoncubaşısamsoncubaşı ve serseksonî şeklinde de geçer. Yetmiş birinci orta, daha ziyade ayı avına mahsus sekson (samson) türü köpeklerin bakımıyla yükümlü olduğundan bu adla anılmıştır. Bir rivayete göre bu orta, Eflak voyvodasının Fâtih Sultan Mehmed’e gönderdiği yeni cins köpekler (saxson) münasebetiyle teşkil edilmiş yetmiş birinci ortanın yayabaşısı 25 akçe yevmiye ile saksoncubaşı yapılmış, bunun maiyetine saksoncular kethüdâsı ile saksonlar verilmiştir. Diğer avcı bölüklerinin mensupları gibi saksoncular da avlara uzun etekli gömlekler ve ellerinde ucu gümüşlü değneklerle katılırlardı. Odalarının yanında saksonlar için yer, Tophane sırtlarında yaylak tahsis edilmişti (BA, Cevdet-Askerî, nr. 19465; Kavânîn-i Yeniçeriyân, s. 143). Saksoncular besledikleri köpeklerin zincirini, tasmasını, ekmeğini, her türlü masrafını devletten alırdı. Köpeklerin tükettiği işkembeyi İstanbul’daki işkembeci esnafı parasız verirdi. Padişahın sürek avlarında görevli olan saksoncular ayrıca gösterilere de katılır, padişahın huzurunda yetiştirdikleri köpekleri ayılara saldırtırlardı (Subhî Tarihi, s. 641, 691). 1643’te saksoncuların mevcudu 350 iken 1664’te 531’e çıktı, İsveç elçisi M. d’Ohsson’un İstanbul’da bulunduğu yıllarda saksoncu mevcudunun 200 olduğu anlaşılmaktadır.

Saksoncubaşı “katar ağaları” denilen ocağın büyük kumandanlarından olup yeniçeri ağasının başkanlığında toplanan ağa divanının dâimî üyesiydi. Rütbe bakımından turnacıbaşı ile zağarcıbaşı arasındadır, terfi ederse ocak içinde genelde zağarcıbaşı, XVI. asır sonlarından itibaren ise kul kethüdâsı da olurdu. Dış hizmete genellikle sancak beyi, bazan da beylerbeyi olarak giderdi. Saksoncubaşılığa genelde turnacıbaşılar getirilirse de bazan ocak başçavuşunun, hatta kıdemli bir saksoncunun getirildiği de olmuştur (Defterdar Sarı Mehmed Paşa, s. 536). XVI. yüzyıl sonlarında saksoncu ortasının kırk altı, sekiz nefer saksoncu bölükbaşının sekizer, saksoncu kethüdâsının ise günlük dört çift fodula tahsisatı vardı. Odalara verilen koyun etinden başka zağarcı ve turnacıbaşı gibi saksoncubaşıya da bir adet koyun verilirdi. Ulûfe dağıtımı esnasında yeniçerilerin iyi hallerine delâlet etmek üzere yüksek rütbeli kumandanlara akide şekeri dağıtılırken saksoncubaşıya 20 dirhem şeker verilirdi. Ramazan ayının yirminci günü katıldığı iftar sofrasında saksoncubaşı zağarcıbaşı ve turnacıbaşı ile birlikte otururdu. Seferlerde önemli görevler yapar, gerektiğinde tek başına bir yeniçeri müfrezesine komutanlık ederdi (BA, MD, nr. 140, s. 25, hk. 22). Barış zamanında ise saksoncubaşının önemli görevlerinden biri gerektiğinde devşirme yapmaktı (BA, MD, nr. 79, s. 94; Topçular Kâtibi Abdülkadir [Kadrî] Efendi Tarihi, I, 563).

Saksoncubaşının üst kıyafeti Sırp ayısından yapılmış kürktü. Eyyûbî Efendi Kānûnnâmesi’ne göre ise (s. 44) üst elbisesi samur ve vaşak kaplı kadifeden olurdu. Bunun şekli diğer ocak ağalarının üst elbiseleri gibiyse de kabının rengi yeşildi. Başına deve tüyünden yapılmış tuğ ile reislere mahsus üsküf veya kuka giyerdi. Sorgucu pırlantalı balıkçın olup eyer takımı gümüştendi. XVI. yüzyılın sonlarından itibaren saray bostancıları arasında zağarcılar gibi saksoncular da yetiştiğinden bunlara ihtiyaç kalmadı, ancak saksoncubaşı ve ortası varlığını ocağın kaldırılmasına kadar devam ettirdi. Son yüzyıllarda bazı taşra âyanlarına pâye olarak saksoncubaşılık verilmiştir (Şânîzâde Mehmed Atâullah Efendi, I, 254, 419). II. Mahmud döneminde Eşkinci Ocağı’nın kuruluşunda görev alan saksoncubaşıya dergâh-ı muallâ (âlî) kapıcıbaşılığı rütbesi verildi, kendisine 4500 akçe maaş bağlandı (Yeniçeri Ocağının Kaldırılışı, s. 56, 63), fakat birkaç gün sonra ocağın ilgasıyla birlikte saksoncu ortası ve saksoncubaşılık tarihe karıştı. Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmasında hizmeti geçenlere yeni görevler verilirken saksoncubaşıya 25 kese atıyye verildi (DİA, IV, 64).

BİBLİYOGRAFYA :

Koca Sinan Paşa’nın Telhisleri (haz. Halil Sahillioğlu), İstanbul 2004, s. 34, 35, 224; Topçular Kâtibi Abdülkadir (Kadrî) Efendi Târihi (haz. Ziya Yılmazer), Ankara 2003, I-II, tür.yer.; Abdurrahman Abdi Paşa, Vekāyi‘nâme (haz. Fahri Ç. Derin), İstanbul 2008, s. 380, 423, 431; Eyyûbî Efendi Kānûnnâmesi (haz. Abdülkadir Özcan), İstanbul 1994, s. 42, 43, 44; Kavânîn-i Yeniçeriyân: Yeniçeri Kanunları (haz. Tayfun Toroser), İstanbul 2011, s. 12, 41, 83, 102, 123, 127, 132, 134, 143, 208; krş. Mebde-i Kānûn-ı Yeniçeri, tür.yer.; Defterdar Sarı Mehmed Paşa, Zübde-i Vekayiât (haz. Abdülkadir Özcan), Ankara 1995, tür.yer.; Râşid Mehmed Efendi – Çelebizâde Âsım Efendi, Târîh-i Râşid ve Zeyli (haz. Abdülkadir Özcan v.dğr.), İstanbul 2013, I-III, tür.yer.; Subhî Tarihi: Sâmî ve Şâkir Tarihleri ile Birlikte (haz. Mesut Aydıner), İstanbul 2007, s. 81, 197, 538, 641, 691, 693; D’Ohsson, Tableau général, VII, 315; Şânîzâde Mehmed Atâullah Efendi, Târih (haz. Ziya Yılmazer), İstanbul 2008, I, 254, 419; II, 918-919, 1099, 1191, 1275; Yeniçeri Ocağının Kaldırılışı ve II. Mahmud’un Edirne Seyahati-Mehmed Dâniş ve Eserleri (haz. Şamil Mutlu), İstanbul 1994, s. 56, 63; Marsigli, Osmanlı İmparatorluğunun Askeri Vaziyeti, s. 78, 79; Uzunçarşılı, Kapukulu Ocakları, I, 173-175, 202-203, ayrıca bk. tür.yer.; Pakalın, III, 112-113, 150-151.
Müellif:
ABDÜLKADİR ÖZCAN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder